Onlar çocuk, gelin-damat olamazlar… Bitsin artık!

Zeynep Bilgehan
Facebook Twitter

– Polis merkezindeki telefon çaldı. Arayan 14 yaşında bir çocuktu. Kendi düğününü ihbar etti, panikle telefonu kapattı. Polis düğünü bastı. Gelinlik giydirilmiş küçük kız kurtarıldı. Elif, şimdi devlet gözetiminde ve ailesinin yanında. Okula dönmenin hayalini kuruyor.

– Türkiye’de binlerce çocuk aile zoruyla, başlık parasıyla ya da ‘Rızası vardı’ denilerek ‘evlendiriliyor.’ Mahallelerde, köy meydanlarında düğünler yapılıyor. Herkes biliyor, görüyor ve susuyor. Bu yarayı yeniden gündeme getirmek, ‘Bitsin’ demek için Elif ve ailesiyle konuştuk, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na neler yaptıklarını sorduk.

– Aile, güvenlik gerekçesiyle isimlerinin ve yüzlerinin gizli tutulmasını istedi. Yine güvenlik gerekçesiyle olayın nerede geçtiğini de yazmıyoruz… Zaten ‘nerede’ gerçekleştiğinin çok da önemi yok. Zira ‘erken yaşta evlilikler’ yalnızca bir bölgede değil, Türkiye’nin her yerinde sorun. Biz, 14 yaşındaki Elif’in (güvenlik nedeniyle kendi ismini kullanmıyoruz) evindeyiz…

Babası son derece gergin. Daha biz bir şey söylemeden, “Bu konuyu kapattık ve aslında konuşarak kapanmış yaraları yeniden açmak istemiyoruz. Ancak, bizim başımıza gelenler diğer ailelerin de başına gelmesin istiyoruz” diyor. Söze kendi ailesinin hikâyesini anlatmakla başlıyor:

“Babam çiftçiydi. 15 kardeştik ve yoksulluktan evde ekmek bulamadığımız olurdu. Kırsalda yaşam zordu. Bu sebeple kente göç ettik. 10 çocuğum var. Bütün çocuklarımı okula göndermeye çalıştım. Diğer kızlarımı da önce yanıma çağırıp, isteyip istemediklerini sorarak, güzel güzel evlendirdim. Elif okumak istemedi. Ona bir baba olarak ‘Yapma, etme’ dedim ama evlilik ‘kendi isteği’ olunca daha fazla karşı çıkamadım. Keşke, baştan ‘Hayır’ deseydim…”

ÇOCUK YÜZÜNDE DÜĞÜN MAKYAJI

Elif, ortaokulu bitirdikten sonra eğitimine devam etmedi. Bir yıldır evdeydi ve sonunda gelen görücülerden birine ‘Evet’ demişti. Yaklaşık sekiz ay süren bir ‘nişanlılık’ geçirdi. Bu esnada yeni ‘evi’ için hazırlıklar yapıldı. Sonunda 2 bin kişilik bir düğün organize edildi. Elif gelinlik giydi, düğün makyajı yapıldı. Devamını babası anlatıyor:

“Düğünü polis bastı. Damat tarafı ‘Gelinimizi vermeyiz’ diye diretti. Herkes silahlıydı. Ben ‘gelin’in babası olarak araya girdim. Kızımla polis arabasına binip karakola gittim. Kızım devlet koruması altına alındı. Elif, devlet korumasındayken her gece onu düşündüm. Sabahlara kadar gözüme uyku girmedi. Rahmetli annem ‘Elif, gözüm’ derdi. Elif bana ondan bir emanettir. Damadın ailesi de çok kızgındı. İş, kan davasına kadar gidiyordu. Bunun üzerine, ‘Görücüye geldiniz. Gençler ‘Tamam’ dedi, kararlarına saygı duyduk. Kızım vazgeçince kararına saygı duymamız gerekiyor. Üstelik artık araya devlet girmiş. Biz burada birbirimizi vursak artık neye yarayacak’ dedim. Sonunda tatlıya bağlandı.”

 AKRABALARIMIZ TEHDİT ETTİ

– ANNESİ kızının okumasına karşı çıkıyor ama babası Elif’i hangi okula kaydettireceğine bile karar verdiğini söylüyor: “Kızımın yanındayım. Onu en iyi okula yazdıracağım. Bundan sonra kendi ayaklarının üzerinde durmasını istiyorum. Ezilip bükülmesine izin vermem. Elif şu an devletin koruması altında. Yine kendi kararlarını verecek ama ülkesine faydalı bir insan olsun diye çalışacağız. Aileler çocuklarını okula göndersin. Çocuklar, öğretmenlerini dinlesin. Ben de 15 yaşında evlendim. Keşke bu nişan hiç olmasaydı. Öbür insanlar da incinmeseydi… Beni en çok kendi akrabalarım üzdü. Bizi, ‘Elif’in ayaklarını kıracağız’ diye tehdit ettiler. Hepsine ‘Size ne, kızım istemiyorsa istemiyor’ diye karşı çıktım.”

KALABALIĞI GÖRÜNCE KORKTUM

Babası bunları anlatırken içeri Elif giriyor ve yaşadıklarını anlatmaya başlıyor:

“Çok görücüm geliyordu ama babam kimseyle evlenmemi istemiyordu. Komşularımız çok ısrar ediyordu. Babam da ‘Evet dersen kızım değilsin’ diyordu. Sonra akrabaların ısrarına dayanamayarak ‘Tamam’ dedim. 8-9 ay nişanlı kaldık. Ben ‘Evi nasıl geçindiririm, ev işlerini nasıl yaparım’ diye düşünüyordum ama babama söylemeye çekindim. Düğün günü kalabalığı görünce korktum. Karnım ağrıyor diye tuvalete gidip polisi aradım. Polise tam adres vermediğimden geleceklerini hiç düşünmüyordum ama geldiler.”

Elif, ‘düğün elbisesi’ ve ‘gelin makyajı’yla karakolda ifade verdikten sonra Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na teslim edildi. 1.5 ay devlet koruması altında yurtta kaldı. Bakanlığın aileyle yaptığı kapsamlı görüşmelerin ardından evine döndü. Elif bundan sonra okula devam etmek istediğini söylüyor ve ekliyor:

“20-25 yaşıma kadar evlenmem. Benim yaşımda insanın kendisi daha çocuk oluyor.”

İLLERE GÖRE TEDBİR

AİLE Bakanlığı yetkilileri, erken yaşta ve zorla evlilikler sorununa çözüm üretirken ‘bölgesel özellik ve önceliklere’ önem verdiklerini vurguluyor: “Erken yaşta evliliği ortaya çıkaran sebepler yerele özgü olabiliyor. Aynı ilin farklı bölgelerinde farklı sebeplerle ortaya çıkabiliyor. Sorunun ciddi boyutlarda yaşandığı illere öncelik veriyoruz. 2017’de İzmir Kiraz ilçesi, Diyarbakır, Mardin, Antalya, Kars, Ağrı ve Iğdır’da acil eylem planları uygulamasını başlattık. Bu yıl Van, Bitlis, Muş, Kilis, Hatay, Kahramanmaraş, Yozgat, Niğde, Nevşehir’de eylem planları uygulanıyor. Şanlıurfa, Aksaray ve Gaziantep için eylem planı çalışmaları devam ediyor. ‘Vaka Yönetimi’ anlayışıyla süreçleri takip ediyoruz. Dava süreçlerine avukatlarımız anında müdahil oluyor, koruyucu tedbirler alınıyor. Mağdur, yetişkin birey olana kadar gözetim altında oluyor ve destek sağlanıyor.”

DEVLET NASIL KORUYOR?

Onlar çocuk, gelin-damat olamazlar... Bitsin artık

AİLE, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı il müdürlerinden Güldeste Acun, erken evliliklerde ihbardan sonra yaşanan süreci anlatıyor: “Alo 183’e gelen ihbarları en yakın polis karakoluna yönlendiriyoruz. Polis çocuğu aldıktan sonra karakolda ifadeler alınıyor. Ardından çocuk ‘İlk Kabul Birimi’ne geliyor ve 1 – 8 gün arasında kalıyor. Hemen bir meslek elemanı atanıyor ve görüşmeler yapılıyor. Hangi kuruluşa gideceği konusunda hazırlık yapılıyor. Gerçekten böyle bir olay varsa çocuğu alıyoruz. Aileyle de görüşmeler yapılıyor. Çocuk, aileye ancak danışmanlık ve takip şartıyla teslim ediliyor. Çocuk Koruma Kanunu kapsamında aileye her 15 günde bir uzman gider, rapor tutar ve çocuğun yeniden evlendirilme riskini azaltır. Çocuk, aileye verilmeye hazır değilse ve herhangi bir cinsel istismara da uğramamışsa Sevgi Evleri dediğimiz çocuk evlerine yönlendiriyoruz. Eğer cinsel istismara maruz kalmışsa önce Çocuk Destek Merkezi’ne gidiyor. Burada rehabilitasyon çalışmaları başlatılıyor. Rehabilitasyonu tamamlandıktan sonra ilgili kuruluşlara gönderiliyor. Artık çocuğun evi burası oluyor. Uzmanlar her üç ayda bir mahkemeye bilgi vermek zorunda. Eğer çocuk okursa 25 yaşına kadar, okumazsa 18 yaşına kadar tedbir kararı uzatılıyor. Gidecek yeri yoksa devlet onu işe sokana kadar kız çocuğu kurumda kalıyor.”

‘AİLELER YAKAMIZA YAPIŞIYOR’

Acun, bu süreçte neler yaşadıklarını da şöyle anlatıyor: “Aileler çocuklarını vermek istemiyor. Sanki yanlış yapan kişiler kendileri değil de bizmişiz gibi davranabiliyorlar. Masanıza gelip yakanıza yapışmaya çalışanlar oluyor. Çocuğunu erken yaşta evlendirmenin yasadışı olduğunu bilmeyen, geleneklerine göre kendi de erkenden evlenmiş aileler daha ılımlı yaklaşıyor. Suç işlediklerinin farkında olmuyorlar. Ailelere yanlışlarını söylüyor, çocukları için en iyi şartları sağlamak durumunda olduklarını hatırlatıyoruz. Önceliğimiz çocuğun evlendirilmemesi. Sonraki süreçte okula gitmiyorsa okula devamını sağlıyor, ekonomik sıkıntısı varsa destek oluyoruz. Çocukların yüreğinde ve düşüncelerinde değişiklik yaratmak kolay değil. Kimi zaman evliliği kendilerinin istediklerini zannediyorlar. Ergenlik döneminin verdiği duygularla, ‘Ben âşığım, seviyorum!’ diyenler oluyor. Onlara evlilikten başka yollar, güzel örnekler gösteriyoruz. Kuruluşlarımızda kalmış ve bugün daha iyi yerlere gelmiş gençlerimizi ziyaret ettiriyoruz.”

Sosyal çalışma görevlisi Emine Böcüoğlu Aydın da  şöyle konuşuyor:

“Gelen bütün çocuklara ‘Senin yanındayız, başına ne gelirse gelsin, sana yardım etmek için buradayız’ kısmını vurguluyoruz. Karşılıklı güven oluştuktan sonra çocuk hem duygularını hem de yaşadıklarını biraz daha rahat ifade ediyor. İlk etapta, olaylar sıcağı sıcağınayken çocuklar aileyi fazla istemiyor. Üzerinden vakit geçince ve ailesinin olumsuz tepkisini görmeyince bu sefer ‘Aileme gidebilirim, ben onlara güveniyorum’ düşüncesi oluşuyor. Biz yine de temkinli davranıyoruz.”

SOSYAL HİZMET UZMANI: ÇOCUĞUN SOSYAL ÇEVRESİ DESTEK OLMUYOR

ERKEN yaşta evlenen çocukların karakoldan sonraki durağı ‘İlk Kabul Birimi’ oluyor. Bu birimde çalışan 17 yıllık sosyal hizmet uzmanı İbrahim Gündoğan, şunları anlatıyor:

“Yaşananlar sebebiyle çocuklarda kalıcı hasarlar oluşuyor. Çocuklar çocukluklarını yaşayamıyor. Geçmişi unutturmak da kolay olmuyor. En ağır sonuçlar, ilerleyen yıllarda tekrar aile kurduğunda nüksediyor. Duygusal anlamda bu travmayı yaşamaya ve etrafına yaşatmaya devam ediyorlar. Erken yaşta evlilikler çoğunlukla yönlendirmeyle yaşanıyor. Aileler bir an önce bu konuyu kapatmak için çocuğu baskı altına almaya çalışıyor. Çocuklara, ısrarla bunun bir ‘evlilik’ olmadığını vurguluyoruz. Bazen bir yıl evlilik hayatı yaşatılmış çocuklarla da karşılaşıyoruz.”

Peki yaşadıkları en büyük zorluk nedir? Gündoğan yanıtlıyor:

“Sıkıntımız toplumla… Özellikle de çocuğun sosyal çevresinden gereken desteği bulamıyoruz. Ailelerin, ‘Bilmiyorduk, resmi nikâh yapacaktık, çocuklar çok ısrar etti’ gibi direnç noktaları oluyor. Aileler en çok yasalardan çekiniyor. Olay ortaya çıkınca her taraf kendini kurtarmaya çalışıyor.”

Onlar çocuk, gelin-damat olamazlar... Bitsin artık

Çocuğa yönelik en büyük hak ihlallerinden biri ‘erken yaşta evlilikler.’ Bir yuva kurmak değil, küçük bir çocuğun eğitim hakkının, tüm geleceğinin en yakınındaki yetişkinler tarafından gasp edildiği karanlık bir süreç bu. Türkiye’de kimi zaman gündemin üst sıralarında tartışılsa ve farkındalık projelerinin ana konularından biri olsa da ülkenin hemen her bölgesinde can yakıcı haliyle devam ediyor bu sorun. Ya iki çocuk birbiriyle ya da kız çocukları yaşından çok büyük erkeklerle zorla ‘evlendiriliyor.’ İstismara uğruyor. Ve bu suç, ‘düğün’ denilen törenlerle kutlanıyor. Yasalar ceza öngörse de toplumsal bir kabullenişle görmezden geliniyor bu törenler. ‘Çocuk gelin’ tanımı tamamen ortadan kalkana kadar toplumsal duyarlılığın ve mücadelenin üst seviyede devam etmesi gerekiyor.