Ermeni çocukların kitaplığı Hippo’yla zenginleşiyor

Ayşegül Özbek
Facebook Twitter

Türkiye’de Ermenice çocuk kitapları basan tek yayınevi olan Hippo 2018 yılında yayın hayatına başladı. Sadece Ermenice değil, Türkçe de kitaplar basan Hippo’nun Yayın Koordinatörü Lora Sarı, Hippo’yu kurarken yayın çizgilerine dair çok net bir yaklaşım benimsediklerini anlatıyor:

“O da, çocuklara yarının büyükleri ve geleceğin teminatı olarak gören ve tam da bu sebepten onlara üstten bakan, onlara bir şeyler öğretme çabasına giren, didaktik olan kitaplar basmamaktı.”

Ölüm, ayrılık, çoğulculuk…

Çocukların, çocuklar olarak var oluşlarını önemsiyor Hippo ekibi. Onları edebi değeri yüksek ve alt metinleri zengin kitaplarla buluşturuyorlar.

“Kitaplarda anlatılan dünyaların da arzuladığımız dünya gibi olmasına dikkat ediyoruz. Toplumsal cinsiyet ve çoğulculuk başta olmak üzere toplumsal meselelerle ilgilenen, değil çocukların yetişkinlerin bile konuşmakta zorlandığı ölüm, ayrılık, taşınma gibi konuların üzerine giden, varoluşsal sorunların cevaplarını arayan, okula başlamanın, akran zorbalığının ve büyüme sancısının oluşturduğu kaygılara değinen, farklı bakış açıları sunan ve hayatta çeşit çeşit duygu olabileceğini hatırlatan kitaplar var odağımızda, bir de tabii muhteşem resimler. Resimli kitaplarımızda hikâyeden de önce resimleri incelediğimizi söyleyebilirim. Yetişkinlerin de çocuk kitaplarının en çok resimlerine kapıldığını düşünüyorum. Kısaca, yetişkinlerin en başta çocuklar için hazırlanmış olan bu güzel kitaplardan nasiplendiğini söyleyebilirim.

“Sadece okulda ve ders kitaplarında”

“Hippo, Ermeni çocukların, özellikle dünya çocuk edebiyatında artık iyice yerleşmiş olan pedagojik yaklaşımlara sahip ve bahsettiğim konulara değinen kitapları kendi anadillerinde okuyamıyor oluşlarını dert edindiğimiz için de kuruldu. Ermeni çocuklar bu yokluk sebebiyle okuma alışkanlığını Türkçe kitaplarla kazanırken, Ermeniceyle yazılı olarak sadece okulda ve ders kitaplarında karşılaşabiliyor ve doğal olarak Türkçe kelime hazneleri ve dili kullanım biçimleri gelişirken Ermenice, anadilleri olmasına karşın devinimi olmayan bir dil haline geliyor.

“Diasporada da kitaplarımıza ilgi büyük”

“Günlük konuşma diliyle sınırlı olan ve okul hayatının bitmesi, iş hayatının başlaması ve anne baba evinden de ayrılınmasıyla günlük kullanımı giderek azalan ve hatta çoğu durumda tamamen yok olan Ermenicenin hayatta kalabilmesi için atılması gereken kritik adımlardan biri Ermenice okuma yazma alışkanlığının kazandırılması. Tahmin edersiniz ki bu sadece bizim değil, ebeveynlerin ve eğitimcilerin de derdi. O yüzden ebeveynlerden de yakın ilişkide olduğumuz Ermeni okullarından da çok olumlu tepkiler alıyoruz. Hatta sadece Türkiye Ermenileri değil, başta ABD ve Fransa olmak üzere, diasporadaki Ermeni cemaatleri de kitaplarımıza büyük ilgi gösteriyor.”

Listesinde ilk üçe giren Hippo kitapları

Lora Sarı aynı zamanda yayınevinin çevirmenleri arasında. “Bazı kitaplarımızla yayıncı ve okur ilişkisi dışında çevirmen ilişkisi de kurdum ve sırf bu sebepten kendime daha yakın hissettiklerim oldu” diyor.

Kendi listesinde ilk üçe giren Hippo kitapları; “Mutluluk Bir Tilkidir”, “Bay Kılab” ve “Olağanüstü Özgürlük Makineleri” şöyle anlatıyor:

“”Mutluluk Bir Tilkidir” hem ilk kitabımız olduğu hem de muhteşem bir hikâye, dil ve yaklaşıma sahip olduğu için favorim, ki Tilki bu arada en çok satan kitabımız. “Bay Kılab” tersten okuma üzerine şahane bir kitap. Kitabı çevirirken her cümlesinde kıkır kıkır güldüğümü hatırlıyorum. “Olağanüstü Özgürlük Makineleri”nin yazarı Avustralyalı Kirli Saunders ise bir şair aynı zamanda, kitabın tamamına yayılan cümlelerin her biri olağanüstü bir şiirin dizeleri. Burada kitabın sürprizini kaçırmak istemediğim için özgürlük makinesinin neye işaret ettiğini söylemeyeceğim ama okur kitabın sonunda özgürlük makinesinin sırrını öğrendiğinde kitaba daha da bir sıkıca sarılıyor.”

“Çocukluktan okuyanlar, iyi okuyucular oluyor”

Okuma alışkanlığı kazanmanın bir yaşı olduğunu düşünmeyen Lora Sarı, çocukluktan okuyanların iyi okuyucular olduklarına kesin gözüyle bakıyor ve çocuk kitapları yayıncılığında son yıllardaki gelişmeleri şöyle değerlendiriyor:

“Çocuk kitapları, Türkiye’de de dünyada da sürekli büyüyen ve gelişen bir yayıncılık kolu. Üstelik çok sayıda yeni yazar, çizer ve kitap ortaya çıkmasına rağmen anlatılmayı bekleyen daha birçok hikâye varmış gibi geliyor. Halihazırda çok güzel kitaplar yaratmış olanların da bir sonraki kitapları heyecanla bekleniyor. Yayıncı da yazar-çizer de ve en önemlisi okur da büyük bir heves ve merakla yaklaşıyor dünyanın dört bir tarafında üretilen çocuk kitaplarına. Hatta yapılan araştırmalarda görülüyor ki yıllık kitap satışları düşerken çocuk kitapları satışları, özellikle de okul öncesi kitapların satışında artış var.

“e-kitap okuyan çocukların sayısı artıyor”

“Çocukların büyük bir çoğunluğu hâlâ basılı kitapları okurken, e-kitap okuyan çocukların sayısı da gün geçtikçe artıyor. Biliyoruz ki yeni nesil ekrana bakmayı seviyor ve giderek daha da sevecek. Açıkçası ben bu gelişmeyi olumlu bulanlardanım. E-kitapların maliyetleriyle matbularınki karşılaştırılabilecek gibi değil. E-kitap bir bakıma yayıncılara daha fazla kitap üretmek için fırsat, okura da daha ucuza daha fazla kitap satın alabilme seçeneği sunuyor. Türkiye özelinde konuşmak gerektiğindeyse her geçen yıl daha iyi kitaplar üretildiğini rahatça söyleyebiliriz. Özellikle Türkiye’deki bazı çizerlerin eserlerini dünya standartlarında olduğu ortada. Tabii ülke siyaseti her şeyi etkilediği gibi çocuk kitaplarındaki konuları ve dolayısıyla konu çeşitliliğini de etkiliyor. Türkiyeli yazarların çizerlere oranla daha az konuşuluyor olmasını da büyük ölçüde buna bağlıyorum.”

Sekiz yaş üstü kitaplar da yolda

Hippo bugüne dek hep resimli kitap yayımladığı için fark ediyorum ki sadece resimli kitap yayımlayacağımıza dair bir algı oluşmuş. Onu kırmak adına hemen sekiz yaş üstü kitaplarımızın yolda olduğunu söyleyeyim. Bunlardan biri sevgili Zeynep Alpaslan‘ın “Denizkızı” adlı eseri. “Denizkızı”, bir panayırda büyümüş bir kız çocuğunun etrafıyla kurduğu ilişkiye dair muhteşem bir hikâye.

Ama ondan da önce sevgili Raşel Meseri‘nin “Şekillerin Oyunu” adlı eserini yayımlayacağız. “Şekillerin Oyunu”, farklı var oluş biçimlerinin olabileceği ve farklılıkların bir arada yaşayabileceğini anlatıyor.

Yayın programımızda sıralamakla bitmeyecek kadar çok tercüme eserimiz var ancak burada ikisinden özellikle bahsetmek istiyorum. Biri, Fransa’dan “Kıyıda Köşede Kalmış Prensesler.” Hayatta bin bir türlü prenseslik olduğunu örneklerle anlatan, yine toplumsal cinsiyet üzerine komik ve şiirsel bir metin. Bir diğeri de İspanya’dan, henüz Türkçe adını belirlemediğimiz için adını veremeyeceğim ama konusu regl üzerine.

 

Kanat Güner ve saç tokası!

Çocukken okuduğu ve unutamadığı kitapla ilgili soruya ise şöyle yanıt veriyor Lora Sarı:

“Bu soruya vereceğim cevap biraz ters köşe olacak ama başka bir cevap verirsem yalan söylemiş olurum, çünkü hakikaten bu sorunun tek bir cevabı var: Kanat Güner‘in “Eroin Güncesi.” Kitabı çıktığı yıl, yani sekiz yaşındayken okudum. Elime ne geçse okuyordum ve bu kitabı ablamın kitaplığında bulmuştum. Kitabın sonunda hüngür hüngür ağladığımı unutamıyorum.

O zamanlar kitapların iç kapaklarında tel saç tokasına benzeyen alarmlar vardı. Daha önce hiç öyle bir şey görmediğim için kitabı alan herkese Kanat Güner’in saç tokasını hediye ettiklerini düşünmüştüm. Eroin yüzünden hayatı gitgide sönmüş ve en sonunda altın vuruş yaparak ölmüş bir genç kadının saç tokasına bakarak ağladım da ağladım. Beyoğlu sokaklarını beni her an yutmaya hazır bir canavar olarak görmemem de uzun zamanımı aldı açıkçası.”