“İlk konserimde 7 yaşındaydım, çok net bir şekilde hatırlayamasam da, sahnede çok eğlendiğimi ve kendimi çok iyi hissettiğimi hatırlıyorum.”
“Müzik hep içimde çalıyordu benim.”
“Kendimi ifade edebileceğim araç hep müzikti”
“İlk konserimde de hiç olmadığım kadar heyecanlı ama çok da mutlu ve gururlu hissettiğimi hatırlıyorum.”
Yarının kadın yıldızları bu sözlerle anlatıyor kendilerini. Çok küçük yaşlarda müziğe başlayan 15 – 24 yaş arası on iki genç kadın müzisyen, İstanbul Müzik Festivali kapsamındaki Yarının Kadın Yıldızları projesi kapsamında destek almaya hak kazandılar.
Onlar; İdil Bursa (viyolonsel), Doğa Çetin (keman), Mercan Demirkanlı (flüt), Aslıhan Gençgönül (viyolonsel), Simay Gönültaş (fagot), Nora Heder (viyola), Seher Karabiber (flüt), Billur Ongun (trompet), Cansu Özdamar (piyano), İrem Özyğit (kontrbas), İlke Işı Tuncer (keman) ve Ece Selin Yüksel (flüt).
Destek almaya hak kazanan müzisyenler arasından Ece Selin Yüksel, İdil Bursa, İlke Işı Tuncer, İrem Özyiğit ve Seher Karabiber ile Süreyya Operası’nda gerçekleştirilen ve piyanist Ayşegül Sarıca’nın da kanaat önderi ve konuk sanatçı olarak yer aldığı Yarının Kadın Yıldızları konserinin kaydı yarın (29 Eylül Salı) saat 20.00’de müzikseverlerle buluşacak. Konser öncesinde İKSV YouTube, kanalında, gazeteci Melis Alphan’ın SosyalBen Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Ece Çiftçi ile söyleşisi yayımlanacak.
Yarının Kadın Yıldızları anlatıyor:
Ece Selin Yüksel: Bir 23 Nisan günü…
“Müzik hep içimde çalıyordu benim, annem de bunu fark etmiş olacak ki benim bir sahne işi yapmam gerektiğini düşünürdü. Ben okulun bando takımındaydım, bir 23 Nisan günü bando takımıyla Kadıköy’de yaptığımız yürüyüş sırasında annem İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na girip okula nasıl girildiğini soruyor; sınav tarihleri çok yakınmış meğer biz apar topar kayıt yaptırıyoruz ve şans, ben tek seferde alınıyorum okula…”
“Yaptığınız her şeyi ortaya koymak, odalardan çıkmadan çalışmak; hepsi yüksek özveri gerektiriyor. Berlin Opera Akademisi’ne kabul edildim. Bu noktada bu kadar özveriyle başvurduğunuz bir yerden onay gelmesi ve bu kurumun köklü bir kurum olması, aslında ilk anda gerçek değil bir rüya gibi geliyor. Gözlerimi kocaman açıp büyük bir duygu seline kapıldığımı hatırlıyorum; mutluluk, heyecan, özgüven ve motivasyon…
“Öğrenci olmak müthiş bir şey ancak öğretmenken öğrendiğim şeyler bana hep yeni ufuklar açtı ve gelişimime çok büyük katkı sağladı.
Benim için neler değişti kısmına gelecek olursak aslında benim sadece statüm ve iç dünyamdaki mutluluk seviyem değişti. Çünkü ben flüt çalışırken kendimi karşıma alıp, kendimin öğretmeni olmayı öğrendim. Öğretmenken karşıma aldığım öğrencim oluyor ve bildiğim her şey ile birleşiyor.”
İdil Bursa: İlk büyük konserimi 10 yaşındayken verdim
“Benim müziğe yönelmem müzik öğretmeni olan annem sayesinde başladı, şöyle ki annem özellikle hamileyken sürekli klasik müzik dinlermiş ve daha ben doğmadan eve bir piyano almışlar. Benim ismim bile dünyaca ünlü piyanistimiz İdil Biret’ten geliyor. Müziğe olan yeteneğimi keşfettikten sonra ise piyano dersleri almaya başladım. Annem de bu yönde bana yol gösterici oldu.
“İlkokulda çeşitli küçük konserlerde yer aldım ama ilk büyük ve önemli konserimi 10 yaşındayken Bilkent Senfoni Orkestrası ile solist olarak verdim. Orkestra ile ilk kez çalmanın heyecanı ve yüzlerce kişinin önünde performans sergilemenin mutluluğuyla çok keyifli ve önemli bir konser olmuştu benim için.
“Böyle bir işe küçük yaşta başlayıp, tecrübe edinmenin birçok avantajı oldu benim için, bir çalışma düzenine ve disipline sahip olmak gibi. Bu çok önemli bir şey çünkü gelişebilmek için sürekli ve planlı bir şekilde çalışmamız gerekiyor. Küçük yaştayken normal olarak, müziğin derinliğini çok kavrayabilmiş değildim fakat zamanla, sanat yapmanın ne kadar özveri isteyen, zor ve bir o kadar da güzel ve eşsiz bir şey olduğunu anlamaya başladım. Şu an örneğin, çalıştığım bir esere her zaman daha ne katabileceğimi, o müziği seyircilere nasıl en güzel şekilde aktarabileceğimi düşünüyorum. Ve bu kendime her zaman bir şey katmamı sağlıyor. Bu yol ucu bucağı olmayan bir yol ve bence müziği ve sanatı güzel kılan da bu.”
Konserde Ayşegül Sarıca da kanaat önderi ve konuk sanatçı olarak yer alacak.
İlke Işı Tuncer: Kendimi ifade edebileceğim araç hep müzikti
“Müziğe dört buçuk yaşında piyano ile başladım. Daha sonrasında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Bale İlkokulu’nun sınavlarına girerek, keman bölümünü kazandım. Annem bu yoldaki ilk adımlarımda çok büyük rol oynadı. İlk konserimde 7 yaşındaydım, çok net bir şekilde hatırlayamasam da, sahnede çok eğlendiğimi ve kendimi çok iyi hissettiğimi hatırlıyorum.
“Ancak küçüklüğümden bu yana, sahneye olan bakış açımın olumlu yönde değiştiğini söyleyebilirim. müzik yapma isteğimin ve sevgimin katlanarak arttığını görmem, müzikal anlamda beslendikçe icraların daha güzelleşip, kendimi bulmaya biraz daha yaklaştığımı söyleyebilirim. Küçük yaşta müzikle ilgilenmeye başladığım için, müzik hayatımda hep vardı. Küçücük yaştan itibaren, profesyonel olarak yoğunlaştığım bir alanla ilgili pek çok fikre, bilgiye sahip oldum ve bunların hepsini pekiştirerek büyüdüm. Kendimi ifade edebileceğim araç hep müzikti.”
İrem Özyiğit: Farklı dilleri konuşsak da yaptığımız müziğin dili aynı
“2 senelik konservatuvar piyano eğitimim sırasında, kontrbas çalan kuzenimi dinleme fırsatım oldu. Kontrbasın sesini çok sevdim ve ben de çalmak istedim. Lise tam zamanlı konservatuvar sınavlarına girerek kontrbas bölümünü kazandım. En büyük yol göstericim, yapmak istediğim mesleği bulmama yardımcı olan ve bana her zaman destek olan ailem oldu.
“Sahneye çıkmak benim için hep bir tutku olmuştur. İlk konserimde de hiç olmadığım kadar heyecanlı ama çok da mutlu ve gururlu hissettiğimi hatırlıyorum. İlerisi için en büyük hayalim yurt dışında edindiğim bilgiler ile ülkeme dönüp benim gibi müziği ve sanatı çok seven çocuklara kontrbas çalmayı öğretebilmek ve uluslararası platformlarda ülkemi başarı ile temsil edebilmek.”
Türk-Alman-Fransız, Türk-Yunan ve Türk-Alman gençlik orkestraları gibi topluluklarda konserlerde yer alan Özyiğit şöyle devam ediyor:
“Farklı kültürden müzisyenlerle bir araya gelmenin ve paylaşımlarda bulunmanın müzisyenlerin bakış açısını ve vizyonunu çok geliştirdiğini düşünüyorum. Farklı dilleri konuşsak da yaptığımız müziğin dilinin aynı olması müziğin evrenselliğini gösteriyor. Türkiye’de okurken uluslararası gençlik orkestralarında kazandığım deneyimler şu an yurtdışında çaldığım orkestralarda başarılı olabilmem için çok iyi bir altyapı oluşturdu.”
Seher Karabiber: Çalışmadığımız tek bir gün yok
“Flütle tanışmamdan itibaren aramda çok güçlü bir bağ oluştu. Değerli öğretmenim Özlem Noyan’ın destekleriyle ilk konserimi çok küçük yaşımda verdim. Bir müzisyen için ilk konser heyecanı ve tecrübesi çok farklı. Konserden önce üzerimde bir heyecan vardı fakat konser başladıktan sonra ortama alışmıştım ve kendimi çok daha iyi hissetmeye başlamıştım. Konser sonrasında da çok mutlu olduğumu, seyircinin kalbine müziğimle dokunmanın ne kadar iyi hissettirdiğini ve gelen tebrik ve alkışlardan başka bir şeyin beni bu kadar mutlu edemeyeceğini hissettiğimi hatırlıyorum.
“O gün sahnede olmanın ne kadar özel bir duygu olduğunu anlamıştım ve o günden beri bazen kendimi müzikle, flütle daha iyi ifade edebildiğimi düşünüyorum.
“Biz çok uzun saatler çalışıyoruz ve çalışmadığımız bir gün söz konusu olmuyor. Her zaman tam bir konsantrasyonla çalışmamız gerekiyor. Dinlemek de çok önemli. Çeşitli bestecileri, çeşitli enstrümanları, çeşitli müzisyenlerden dinlememiz çok önemli. Sadece kendi çaldığımız enstrümanı dinlemek ya da sadece tek bir besteci veya dönemi dinlemek ne yazık ki bizi geliştiren bir şey değil.
“Bir kadın olarak gurur duyuyorum”
“Ayrıca maalesef bazen bazı maddi sıkıntılar da ortaya çıkabiliyor. Böyle durumlarda müziğe yeni başlayan kişilere hiçbir zaman pes etmeden hedefleri doğrultularında ilerlemelerini tavsiye edebilirim.
“Yarının Kadın Yıldızları projesi isminden de anlaşıldığı gibi kadınları destekleyen çok özel ve değerli bir proje. Ülkemde kadınları destekleyici bir proje yapılması beni çok mutlu ediyor ve bu projenin bir parçası olmak kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar değerli benim için. Bir kadın olarak ülkemde Klasik Batı Müziğini icra etmekten ve ülkemi yurtdışında temsil etmekten onur ve gurur duyuyorum.”