Türkiye, Okul Yemekleri Koalisyonuna üye olsun, çocuklar aç kalmasın

Bülent Şık 2 Mart 2024 Türkçe
Facebook Twitter

Gıda fiyatlarının 2021 yılına kıyasla yaklaşık dört ila beş kat artması ciddi bir gıda krizine yol açtı. Gıda krizi toplumun işsiz, güvencesiz ya da yeterli gelire sahip olmayan yoksul kesimlerini etkiliyor. Bu kesimler içinde en dezavantajlı kesimi ise çocuklar oluşturuyor. Çocuklar yetişkinlere kıyasla sağlık zararı oluşturan her tür etkene karşı çok daha hassastır.

Sağlıksız beslenme çocuklarda büyüme ve gelişmede gerileme, hastalıklara daha sık yakalanma, bilişsel becerilerde ve öğrenme yeteneklerinde gerileme, okul performansında düşme gibi çeşitli sorunlara yol açar. İçinde olduğumuz gıda krizinde milyonlarca çocuk okula aç gidiyor ve gün içinde aç kalıyor. Bu soruna bir çözüm bulamadığımız takdirde olumsuz etkileri uzun zamana yayılacak bir halk sağlığı sorunu ile karşı karşıya kalacağız.

Açlık sorunu çok karmaşık ve çeşitli biçimleri olan bir sorun. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, açlığı, yetersiz diyet enerjisi (kalori) alımının neden olduğu rahatsız edici veya acı verici fiziksel bir his olarak tanımlar. Kişi normal, aktif ve sağlıklı bir yaşam sürmek için düzenli olarak yeterli miktarda kalori (diyet enerjisi) alamadığında açlık kronik hale gelir.

Yetersiz beslenme (Undernutrition) ise enerji, protein ve/veya temel vitamin ve minerallerin herhangi birinde veya hepsinde eksiklik anlamına gelir. Yetersiz beslenme, miktar veya kalite olarak yetersiz gıda alımından, enfeksiyonlar veya diğer hastalıklar nedeniyle besin maddelerinin yetersiz kullanımından veya hane halkı gıda güvencesizliği gibi çeşitli faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklanır.

Kötü beslenme (malnutrition) ise daha geniş anlamda hem yetersiz beslenmeyi hem de aşırı beslenmeyi (mikro besin öğeleri açısından zengin gıdaların az alınmasıyla veya alınmamasıyla birlikte, gereksinimlere göre çok fazla kalori tüketilmesini içeren dengesiz diyetlerin neden olduğu sorunlar) ifade eder.

Açlık sorunu ile ilgili önemli bir diğer kavram gıda güvencesizliğidir.

Bir kişi, normal büyüme ve gelişme ile aktif ve sağlıklı bir yaşam için yeterli miktarda güvenli ve besleyici gıdaya düzenli olarak erişemediğinde gıda güvencesizliği yaşıyor demektir.  Gıda güvencesizliği yaşayan toplumsal kesimlerde gizli açlık olarak nitelenen sağlık sorunu gözlenir.

Gizli açlık, enerji açısından yoğun ancak besin öğeleri açısından fakir bir diyetin tüketilmesinin bir sonucu olarak enerji (kalori) alımında bir eksiklik olmaksızın ortaya çıkabilen mikro besin öğesi özellikle de vitamin ve minerallerin eksikliklerinin varlığıdır.

Gizli açlık et, yumurta, balık, baklagiller ve sebzeler gibi besin değeri yüksek gıdaları yeterli miktarda ve çeşitlilikte tüketmemekle bağlantılı bir sorundur. Eksikliği en çok gözlenen mikro besin öğeleri demir, çinko, iyot, folat, B12 ve A vitaminidir.

Gizli açlık sorununun en olumsuz etkilediği kesim çocuklardır. Yaş küçüldükçe hassasiyet de artar. Besin öğelerinin yetersiz alımı büyüme ve gelişme süreçlerini sağlıksız kılar. Çocuklarda çok çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkar. Örneğin, demir eksikliği çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerine büyük zarar verir. A vitamini ve çinko eksikliği bağışıklık sisteminin zayıf düşmesine, iyot eksikliği hormonal sistemin işleyişinde düzensizliğe yol açar. Folat ve B12 eksikliği ise kansızlığa yol açar.

Okulda beslenme desteği bir çözümdür

Yapılan çalışmalar çocuklara doğum öncesi, anne karnında oldukları dönemden başlayarak ergenlik döneminin sonlarına uzanan sürece kadar yeterli ve dengeli beslenme koşulları sağlamanın sağlık üzerinde hayat boyu sürecek etkilere sahip olduğunu gösteriyor. Sağlıklı beslenme imkanlarından yoksun olan toplumsal kesimler için kamusal bir beslenme desteğinin düzenli olarak sağlanabileceği en yerlerin başında ise okullar geliyor.

Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2022-2023 yılı verilerine göre, Türkiye’de geçen yıl okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde yaklaşık 20 milyon öğrenci örgün eğitim aldı. Öğrencilerin onda biri özel okullarda öğrenim görüyor. Örgün eğitimdeki öğrencilerin 2 milyonu okul öncesi eğitimde, 5,5 milyonu ilkokulda, 5,5 milyonu ortaokulda ve 6,7 milyonu lisede yer aldı.

Eğitim Reformu Girişimi’nin 2020 yılı Eğitim İzleme Raporu’na göre Türkiye’de 5. sınıf öğrencilerinin yüzde 40’ı, 8. sınıf öğrencilerinin ise yüzde 46’sı okula “her gün veya neredeyse her gün” aç gittiğini belirtiyordu. Bu berbat oranların gıda krizi öncesindeki durumu yansıttığını hatırlatmalıyım. Günümüz koşullarında durumun çok daha kötü olduğu düşünülebilir.

Eğitim bütçesinin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) içerisindeki payı 2014 yılında yüzde 4,51’den 2023 yılında yüzde 3,48’e geriledi. Bir başka deyişle, son 10 yıl içinde yüzde 25 oranında bir azalma oldu. Eğitime ayrılan bütçe giderek azalırken, okulda sağlıklı beslenme sağlamaya yönelik bir program için bütçe nasıl oluşturulacak sorusu akla gelebilir, ancak bu soru bir engel olarak görülmemeli. Bu meselenin çözümü için bir bütçe ayrılması zorunluluk olarak görülmeli. Çocukların sağlığıyla ilgili meseleleri çözmek bir siyasal tercihten ziyade zorunluluktur. Olması gerekendir. Çocuklara iyi bir hayatı sağlamak bir toplumun en önemli sorumluluklarından biridir. Dolayısıyla bunun hangi bütçe ile yapılacağını tartışmak anlamsızdır, zaman kaybıdır.

Çocukların okula aç gitmesi ve okulda aç kalması bir büyük meseledir. Bu meselenin çözümü için bazı somut hedeflere ihtiyacımız olduğu açıktır. Bu somut hedeflerden biri, Türkiye’nin Uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonunun bir üyesi olmasını sağlamaktır.

Uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonu

Her çocuğun büyüme, öğrenme ve gelişme fırsatına sahip olmasını sağlamak için çeşitli ülkelerin katkısıyla 2020 yılında uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonu kuruldu. Okul Yemekleri Koalisyonu, kurucu üye devletler tarafından yönetiliyor ve Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı bünyesindeki küçük bir sekretarya tarafından destekleniyor. Koalisyonun ilkeleri arasında, okul yemeği programlarının oluşturulması, ülkelerin bu konuda yaptığı çalışmalardan elde edilen tecrüelerin paylaşılması ve uluslararası iş birliğinin arttırılması yer alıyor. Koalisyonun ana hedefi ise 2030 yılına kadar dünya çapında her çocuğa okulda günlük, sağlıklı bir öğün yemek sağlamak.

Türkiye 96 üye ülkenin yer aldığı bu koalisyonun bir üyesi değil. Bir başka deyişle, Türkiye okulda ücretsiz beslenme hizmetini yaygınlaştırmaya yönelik kapsamlı bir plana, okula giden her çocuğa ücretsiz bir öğün sağlama hedefini ne zaman gerçekleştireceğine dair bir taahhüde sahip değil.

Çocukların iyi olma hali bir toplumsal sorumluluktur

Bir gıda krizi içinde olduğumuz, toplumun geniş kesimlerinin sağlıklı beslenme açısından ciddi sorunlar yaşadığı ve bu sorunun mevcut şartlar bu şekilde devam ederse daha da kötüye gideceği bilinmelidir.

Gıda krizi çocukların sağlıklı büyüme ve gelişme hakkının bir ihlali olarak görülmelidir.

Açlık, gizli açlık, yoksulluk, güvencesizlik çocukların eğitim görmesine engel olmamalı.

Çocuklar okulda aç kalmamalı. Eğitim kurumları çocuklara eğitim ve sağlıklı beslenme imkânını bir arada sunmalı.

Çocuklara iyi bir hayat sağlamak siyasal iktidar, muhalefet ve tüm toplumsal kurumlar için kamusal bir görevdir; ancak her yurttaş için de ahlaki bir sorumluluktur.

Çocukların sağlıklı beslenmesini sağlamak en öncelikli toplumsal meselemizdir. Bunu çok geç olmadan fark etmek, konuşmak, tartışmak, kamuoyu yaratmak gerekiyor.

Çocukları ortak müştereğimiz olarak görebilmeliyiz.

Çeşitli sivil toplum örgütlerinin katılımıyla kurulan Türkiye Okul Yemeği Koalisyonuna tüm sivil toplum örgütlerini ve her kesimden duyarlı vatandaşları destek olmaya çağırıyorum. El birliğiyle çocukların okulda ücretsiz bir öğün yemesini sağlamaya yönelik bu haklı ve gecikmiş talebi tekrar gündeme getirmeye, kamusal bir tartışma yaratmaya çalışalım.

Umut karanlık zamanlarda çabadan doğar.