Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org
AKP Genel Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ndeki imzasını geri çekme kararının ardından çocuk hakları alanında çalışan avukatlar, çocuklar ve özellikle kız çocukları açısından Sözleşme’nin önemini anlattı.
İstanbul Barosu’ndan avukat Süreyya Kardelen Yarlı ve avukat Ezgi Koç, İstanbul Sözleşmesi’nin TBMM’de oybirliğiyle kabul edilmiş uluslararası bir sözleşme olduğunu ve hâlâ yürürlükte olduğunu söyleyerek 80.maddeyi hatırlatıyor.
İstanbul Sözleşmesi 80. madde“Taraflardan herhangi biri, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yapacağı bir bildirimle, herhangi bir zaman bu Sözleşmeyi feshedebilir. Sözleşmenin feshi, konuya ilişkin bildirimin Genel Sekretere ulaştırıldığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci gününde yürürlüğe girecektir.” |
|
“Diğer uluslararası sözleşmeler de tehlikeye atılıyor”
“Hukuka aykırı bu eylem bu Sözleşme’den çıkış yolu değil. Cumhurbaşkanı’nın bu kararı yok hükmündedir. Biz hâlâ İstanbul Sözleşmesi’ne bağımlı ve oradaki görev ve yükümlülükleri düzenlemesi gereken bir taraf devletiz” diyor avukat Koç.
Sözleşmeden, bir geceyarısı kararıyla çıkılmak istenmesinin, böyle bir çıkışa cesaret edilmesinin çocukların cinsel istismara karşı korunmasına ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi yani daha çok Lanzarote Sözleşmesi olarak bilinen sözleşmeden de çıkış yöntemi olarak görülebileceği tehlikesini hatırlatıyor.
TIKLAYIN – EŞİK: Lanzarote Sözleşmesi’ne sahip çıkalım
Peki, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı kadın ve çocuk hakları savunucularını neden bu kadar endişelendirdi?
“Çocuğun cinsel istismarı suçunun önlenmesi”
Ezgi Koç anlatıyor:
“İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına yönelik böyle bir zihniyet şunu amaçlamaktadır; kadınları koruyan bir anlaşma olarak bilinir, fakat esasında bu Sözleşme, ülkemizde çok yaygın bir sorun olan ve mahkemelerde, adliye koridorlarında şahitlik ettiğimiz çocuğun cinsel istismarı suçunun önlenmesi için çok önemli uluslararası bir metindir.
“Şiddete tanık olan çocuklar da korunuyor”
“Şöyle ki bu Sözleşme, 18 yaşın altındaki kız çocuklarını kadın olarak kabul ederken taraf devletlere de şunu yüklüyor:
- “Cinsel şiddet mağduru kadın ve çocukların barınması için yeterli sayıda sığınma evi yapılması taraf devletlerin yükümlülüğünde.
- Rehabilite edilmelerini, destek almalarını devletlere yüklüyor.
- Cinsel istismar dosyalarında çocuğun vekilliğini yapmak için duruşmaya girdiğimizde İstanbul Sözleşmesi’nin bize verdiği yetkiye ve devlete verdiği sorumluluğa dayanıyorduk.
- Sadece cinsel şiddet mağduru çocuklar değil, kadınlar çocuklarının gözü önünde vahşice öldürüldü bu ülkede. Bu şiddete tanık olmak zorunda olan çocukların korunması da bu Sözleşme’de düzenleniyor.”
Madde 26 – Çocuk tanıkların korunması ve bunlara destek sağlanması1 Taraflar mağdurlara koruma ve destek hizmetleri sağlanırken, bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının çocuk tanıklarının haklarının ve ihtiyaçlarının gerektiği gibi biçimde göz önüne alınması maksadıyla gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. 2 Bu madde uyarınca alınacak tedbirlere bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının çocuk tanıklarına, yaşlarına uygun psikososyal danışmanlık hizmeti dahil edilecek ve söz konusu tedbirlerle çocuğun menfaatlerine uygun olarak gereken ilgi gösterilecektir. |
|
“18 yaş altı evlilikleri yasaklıyor”
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma girşiminin amaçlarından birinin de 32. Maddede yer alan zorla evlendirilme maddesiyle alakalı olduğunu söylüyor Koç:
“Medeni Kanun’daki 18 yaşın altındaki bazı evlilikler hakim izni veya aile izniyle düzenlenmiş olsa da biz kadın ve çocuk hakları savunucuları bu maddelerin değişmesini ve İstanbul Sözleşmesi’ne uygun şekilde 18 yaş altı evliliklerin yasaklanmasını istiyoruz. Bugün İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini iddia eden zihniyet, aslında çocuk yaşta evlilik adı altında çocuğun cinsel istismarını meşrulaştırlmayı amaçlıyor. Bunu nereden anlıyoruz? Sözleşme’den çıkışın hemen ertesi gününde iktidara yakın gazetecilerin kendi köşelerinde paylaştıkları yazılardan.
Madde 32 – Zorla evlendirmelerin doğuracağı hukuki sonuçlarTaraflar mağdura gereksiz bir parasal veya idari yük getirmeksizin, zorla gerçekleştirilen |
|
“En büyük bedeli kız çocukları ödeyecek”
“İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığında veri toplama da sıkıntıya gireceği için STK’ler tarafından veriler öğrenilemeyecek. İki yılda bir hazırlanması gereken ve GREVIO’ya sunulması gereken raporlar olmayacak. Biz kaç kadının öldüğünü kaç çocuğun cinsel şiddete maruz bırakıldığını öğrenemeyeceğiz.
“İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılma kararının altında tamamiyle siyasi bir çaba olduğunu düşünüyorum. Seçim kampanyası. En büyük bedeli ne yazık ki kız çocukları ödeyecek. İstanbul Sözleşmesi sadece hukuki bir düzenleme değil, toplumsal bir dönüşümü öngörüyor. Eğitim, istihdam alanında kadın erkek eşitliği öngörüyor. Zaten pandemi ve uzaktan eğitim sebebiyle en çok kız çocukları eğitimi bırakmışken İstanbul Sözleşmesi’nin yol gösterici maddeleri ve yaptırımı olmadan çok kız çocuğunun erken yaşta evlilik adı altında cinsel istismar mağduru olacağını düşünüyorum.”
“Çocuklarla ilgili kısmı arka planda kaldı”
Avukat Kardelen Yarlı ise İstanbul Sözleşmesi’nde imza atan ülkeler açısından kadınlar ve kız çocukları üzerinden konuşulduğunu ve hayata geçirildiğini ancak çocukları koruyan hükümlerinin çok arka planda kaldığını vurguluyor.
“Biz Sözleşme’ye kadınlar ve kız çocukları üzerinden yüklendik. Haliyle çocuk hakları yönündeki maddeleri çok geri planda kaldı. Belki çocuklarla ilgili yanı kadın hakları yanı kadar vurgulansaydı bu kadar yoğun saldırı altında kalmayabilirdi.
“Biz hem İstanbul Sözleşmesi’ni hem 6284 no’lu yasayı çocukla ilgili bir yargılama yapılıyorsa, ister suça sürkülenen çocuk isterse mağdur çocuk olsun, vurguluyoruz. Ama esas dayandığımız kanun bizim iç kanunumuz açısından çocuk koruma kanunudur.”
“Kadını çocuğundan ayrı düşünemez”
Yarlı, İstanbul Sözleşmesi’nin çocuk hakları açısından önemini şu örneklerle anlatıyor:
“Biz şunu biliyoruz ki bir evlilik, partnerlik ilişkisiyse bir çocuk da yer alıyor o ilişkide. Ve çocuk genelde kadının yanında destek buluyor. Sözleşme dizayn edilirken çocuklar da göz önüne alınıyor. Bir kadın şiddete uğradığında devlet ona bir destek mekanizması sağlayacaksa ve o kadının bir çocuğu da varsa eğer, burada kadını çocuğundan ayrı düşünemez. Evli ve çocuklu olan kadınların düzenli olarak şiddet gördükleri yere dönmelerinin temel sebeplerinden biri şiddet gördüğü partnerinden bir çocuğu olmasından kaynaklanıyor. O eve genelde çocuğu olduğu için, fail onu çocuğuya korkuttuğu için dönüyor. Bu şiddet döngüsü tekrarlanıyor. Çocukları kadınlarla birlikte baz alıyor Sözleşme bu nedenle. ‘Çocuklar da kadınlarla birlikte mağdur olabiliyor’ diyor.
“Ve bu çocuklar şiddete tanıklık ettiklerinde, direkt ‘şiddet mağduru’ diye yer aldığından bu çocuklarla ilgili sen Sözleşme’ye imza attıysan alman gereken önlemler olacak diyor. Bu problemi çözerken çocukları buradan ayrı düşünemezsin diyor.
“Öte yandan kız çocuklarına toplumsal cinsiyet eşitliği kavramından ötürü ayrı bir vurgu var. Kadınlarla birlikte en çok örselenen grubun kız çocukları olduğu biliniyor. Kız çocukları açsından da koruyucu hükümlere sahip Sözleşme.”
Velayet veya izin hakkının kötüye kullanımı
Velayet ile ilgili olarak ise şu bilgiyi veriyor Yarlı:
“Çocuk şiddete tanık olduysa, maruz kaldıyda velayet hakkının yanlış kullanılmaması gerek. Diyelim ki velayet babada ama baba çocuğa şiddet uyguluyor. ‘Velayet hakkı babada, ben buna bir şey yapamam’ diyemezsin. Bu Sözleşme’ye imza attıysan velayet veya izin hakkının kötüye kullanımını çocuk hakkı için engellemek zorundasın diyor. Bunu boşanma davalarında çok görüyoruz.”