Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin 30. Yılı.
Diyarbakır’da yaşayan 20 çocuk da haklarını kendi yazdığı masallar ve resimlerle anlattı. Hivcan, Ali Ekin, Halil Can, Medine, Civan, Mustafa yazdı; Esmanur, Özgem, Azat, Mine ve Zelal resimledi…
Göç ve İnsani Yardım Vakfı’nın 20 dezavantajlı çocukla düzenlediği atölye kapsamında hazırlanan “Mafên Zarokan/Çocuk Hakları” kitabından alınmıştır.
Sokak Köpeği – Mustafa
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde şirin mi şirin akıllı mı akıllı Şoreş adında bir sokak köpeği varmış. Şoreş hangi mahalleye gitse çocuklar ona vururmuş. Şoreş’in bildiği bir şey varmış. Uzayın derinliklerinde Köpekler Şehri varmış. Orada Şoreş’in bir sürü tanıdığı varmış ama oraya tek başına gidemiyormuş. Amerika’da yaşayan Luiz adında bir Sibirya Kurdu arkadaşı yaşarmış. Şoreş oraya gitmeye karar vermiş. Mahalledeki ailelerden biri Amerika’ya gidecekmiş, Şoreş kamyonun arkasına atlayıp onlarla beraber yola koyulmuş. Aradan günler geçmiş ve Amerika’ya varmışlar. Kamyon durunca Şoreş atlayıvermiş ve Luiz’in yanına gitmek için yola koyulmuş. Luiz ile karşılaşınca; Luiz seni çok özledim demiş ve birbirlerini öpmüşler, sonra Şoreş Luiz’e Köpekler Şehrine gidelim demiş. Luiz Köpekler Şehrine gitmek için uzay aracına binmemiz gerekiyor demiş ve bizi kim uzay aracına alır demiş? Şoreş yine de şansımızı deneyelim, demiş ve havalimanına doğru yola koyulmuşlar. Havalimanına vardıklarında insanlar uzay aracına biniyorlarmış. Oradaki adama bizi senin köpeğin olarak uzay aracına bindirir misin, Köpekler Şehrine gideceğiz demiş. Adam da Köpekler Şehri de neresi öyle bir yer mi olur, demiş. Şoreş de adama bütün köpeklerin özgürce yaşadığı her şeyi yapabildikleri bir yer olduğunu anlatmış. Bunun üzerine adam; tamam demiş ve uzayın derinliklerine doğru yola koyulmuşlar. Şoreş ve Luiz Köpekler Şehrindeki kapıya doğru gitmişler fakat kapının önünde silahlı bir adam varmış. Buraya girebilmeniz için 300 tane taş, 300 tane ağaç yaprağı getirin demiş. Şoreş ve Luiz üç günün sonunda 300 tane taş, 300 tane yaprak toplayıp geri dönmüşler. Kapıdaki adam onlara; üç defa taş üç defa yaprak söyleyin kapı açılacaktır, demiş ve yapmışlar bekçinin dediklerini, kapı açılmış Köpekler Şehrine girmişler, orada özgürce yaşamışlar.
Şeker Çocuklar- Ali Ekin
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde altı arkadaş varmış, tatlı mı tatlılarmış. Bu arkadaşların isimleri Ali İhsan, Halil, Civan, Ali, Mustafa ve Süleyman’mış. Bu çocukların şeker hastalığı varmış. Hepsi şeker çocuk kampında tanışmışlar. Yine bir gün şekerler için kamp hazırlanmış. Yeni bir arkadaşları gelecekmiş ismi de Şeker Kızmış iğneden korkarmış annesinin ikna etmesi sonucu o da kampa katılmış. Doktorun yanına gitmiş doktor ona “iğneni kendin yapman gerek” demiş. Şeker Kız da ben iğneden korkarım demiş. Doktor da “bak şu şeker çocuklara kendi iğnelerini kendileri yapıyorlar” demiş. Şeker Kız, bunun üzerine deneyeceğini söylemiş ve şeker çocukların yanına gitmiş ip, top vb oyunlar oynamışlar ve kampın son günlerine gelmiş. Hepsi birbirlerinden ayrılacakları için çok üzülüyorlarmış bu arada Şeker Kız da iğne korkusundan kurtulmuş ve kendi iğnesini kendi yapmayı öğrenmiş. Kampın son günü parti düzenlenmiş partide bütün çocuklar şeker elbiselerini giymişler çok eğlenmişler.
Sevgi Hakkı – Halil Can
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir zamanlar beş arkadaş gezermiş. Arkadaşlarının ismi Ali, Cıvan, Mustafa, Süleyman, Ali İhsan. bunlar çok iyi arkadaşlarmış hep beraber dolaşıp eğlenip oyunlar oynuyorlarmış. Bir ay sonra 3 sevimli kız mahalleye taşınmışlar. İsimleri Dilan, Ceylan, Selma imiş.
Bizimle hiç oyun oynamıyorlardı. Bir gün yanlarına gidip konuştuk siz neden bizimle oyun oynamıyorsunuz? “Sizinle oyun oynarsak bizimle arkadaş olur musunuz?” diye sorduk. “Elbette arkadaş oluruz” dediler ve bizimle oynamaya başladılar. Top oynamaya çıktığımızda Dilan’ın bacağı burkuldu, telaştan ne yapacağımızı bilmiyorduk. İki kız geldiler; “ne oldu Dilan’a?”, “ayağı burkuldu”, “o zaman sağlık ocağına gidelim” dedik. Sağlık ocağında ayağına bakıldı, sadece acımış ve korkmuştu. Sağlık ocağında çıktıklarında Hivcan ve Mine’ye teşekkür edip bizimle arkadaş olur musunuz? diye sormuşlar. Kızlar da evet demiş ve arkadaşlıkları başlamış.
Sihirli Mektuplaşma – Medine
Bir varmış bir yokmuş Zehra adında minik bir kız varmış, Zehra çok akıllı, zeki ve mektup yazmayı seven bir kızmış. Zehra’nın anne ve babası ayrı yaşıyorlarmış ve Zehra ise sokakta yaşıyormuş. Okula kimliği olmadığı için gidemiyormuş. Zehra yaşadığı mahalledeki hayvanları koruyormuş. Zehra mektup yazmayı çok sevdiği için kendine mektup arkadaşı arıyormuş. Mektup arkadaşı bulmak için okuldaki öğretmenlere sormaya çalışmış ama bulamamış. Bir gün sokakta Gak Gak ile tanışmış, arkadaş olmuşlar beraber bir okul bulmuşlar. Okuldaki Öğretmen Zehra’ya mektup arkadaşı buluyor. Mektup arkadaşının ismi ise Zeynep. Mektupları götürüp getirme işini Gak Gak yapıyor. Gak Gak’ın yardımı ile Zehra kendine kalacak bir ev bulmuş o evde mutlu mutlu yaşamış.
Mert’in Hayatı – Civan
Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde zeki mi zeki Mert adında bir çocuk varmış.
Mert, Progeria adında bir hastalığa yakalanmış. Okuldaki arkadaşları onu sevmezlerdi. Oyun oynamasına izin vermez ve hep dalga geçerlerdi. Mert bunları ailesine söylemeye çekinirdi. 3 ay tatil geldi, herkes karnesini aldı. Mert o kadar hakarete rağmen derslerine çalışırdı, karnesinde takdir belgesi getirirdi. Mert bu duruma çok sevindi arkadaşları başarısını kıskandı.1 ay sonra Mert bir gün yolda yürürken bir de bakmış okulun karşısındaki okulda öğrencilerin hepsi engelli ve Mert kendi kendine söylenirken acaba ben bu okulda mı okumalıyım, dedi. Anne ve babasına sorar, anne ve babası da sorar; “oğlum senin okulun çok güzel neden bu okulda okumak istiyorsun?” Bu olay üzerine Mert her şeyi anne ve babasına anlatır. Anne ve babası bu duruma çok üzülürler. Müdür ile görüşürler. Okul müdürü ise şöyle cevap verir; bizim öğrenciler böyle şeyler yapmazlar hepsi terbiyeli ve akıllı öğrencilerdir. Babası eve geri döner ve Mert’e sorar; sen hangi okula gitmek istersin Mert babası ile beğendiği okula gider ve kayıt olur. 2 ay sonra okullar açılır Mert arkadaşlarıyla tanışır, arkadaşları Mert’i çok sevdi, Mert de arkadaşlarını. Mert mutlu bir şekilde okumaya devam etti büyüdüğünde ise doktorluk mesleğini seçti.
Çocuk Haklarının Önemi – Hivcan
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde günlerden bir gün çok haylaz, çok sorumsuz Çocuk Haklarına hiç ama hiç saygı duymayan bir çocuk varmış. Bu çocuk, Çocuk Haklarından söz eden insanlara da çok sinirleniyormuş. Çocuğun ismi ise Şoreş’miş. Şoreş’in bir de Semra adında bir arkadaşı varmış. Semra ise Şoreş’in tam tersi Çocuk Haklarına saygı duyan duyarlı bir kız çocuğuymuş.
Semra, Şoreş’in de Çocuk Haklarına saygı duymasını istiyormuş; fakat ne yaparsa yapsın Şoreş Çocuk Haklarından nefret edip dalga geçiyormuş. Bu durumu her geçen gün daha fazla fark eden Semra, Şoreş Çocuk Haklarının önemini anlasın diye parka götürmeye karar vermiş ve sonunda Şoreş’i parka gitmeye ikna etmiş. Semra ona parkta çok güzel bir ders vermeyi planlamış.
Onlar çadıra gidip barınıyorlar. Semra gece yarısı oyun oynayan Şoreş’i görünce kameraya alıyor. Semra çadırda Barınma Hakkını not alıyor. Şoreş’in sevgi içerisinde Semra ile arkadaşlık kurması ve bunlara benzer şeyleri Şoreş’in görebileceği şekilde not alıyor. Üç gün bittikten sonra Şoreş’in Çocuk Hakları ile ilgili yaptığı bütün şeyleri oturup ona bir bir anlatıyor. Şoreş bunları görünce Çocuk Haklarının ne kadar önemli olduğunu anlıyor ve Semra’dan özür diliyor. Şoreş eve dönünce olup biten her şeyi anne ve babasına anlatıyor. Şoreş’teki bu değişikliği gören anne ve babası da bu duruma çok seviniyor. Bu habere sadece Şoreş’in annesi, babası ve Semra tek değil Şoreş’i tanıyan herkes çok mutlu oluyor. Her çocuğun haklarını öğrenme hakkı vardır.