Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden 25 gün geçti. İlk günden itibaren sahada çalışan farklı alanlardan pek çok gönüllü var. Bunların arasında belki de en önemli nokta çocuk hakları oldu. Deprem bölgesinde oyun, eğitim, sağlık ve psikososyal destek gibi alanlarda çocuklar için faaliyet yürüten gönüllüler çalışmalarını ve depremzede çocuklara dair bölgedeki izlenimlerini bianet’e anlattı.
“Oyun çadırları yetersiz”
Çocuk hakları aktivisti Necla Korkmaz, depremin ilk saatlerinden itibaren Diyarbakır Kent Platformu bünyesinde çocuk hakları odaklı çalışma yürüten 14 sivil toplum örgütünün bir araya geldiğini anlattı.
Çocuk Hakları Odaklı Kriz Yönetim Ağı’nı kurduklarını aktaran Korkmaz, bu kapsamda; izleme-raporlama, lojistik, saha tespit ekibi, hukuk birimi, psikolojik danışmanlık birimi, kaynak geliştirme gibi birimlerin çalışmalar yürüttüğünü vurguladı.
Korkmaz, Diyarbakır’da yaklaşık 250 gönüllünün aktif olarak yer aldığın söyledi.
Çocuk alanında uzman bir hekimin olmadığını ve çocuklar için ayrıca bir tuvaletin olmadığını, çocuk mahremiyetinin gözetilmediğini söyleyen Korkmaz, MEB’e bağlı oyun çadırlarının yetersiz olduğunu da vurguladı.
Oyunların belirli bir modüle göre oynanmadığını, oyuncakların toplumsal cinsiyet normlarına aykırı olduğunu, oyunların çadırdaki sorumlunun kişisel tercihine bırakıldığına dikkati çekti.
“Çadır kentlerde nefret söylemi ve ayrımcılığa karşı bir önlemin alınmadığını görüyoruz. Toplanma alanlarındaki dini oluşumlarla kapsayıcılık ilkesinin ihlal ettiğini, dolayasıyla Müslüman olmayanlar için güvenli alan hissinin oluşmadığını gözlemledik.
“Çocuklar tercüman görevinde”
Korkmaz sözlerine şöyle devam etti:
“Çocuklarla temasta bulunan kolluk kuvvetlerinin bu konuda bir yetkinliği yok ve akut travma durumunda bulunan çocuklara ve bakım verenlerine karşı kolluk kuvvetlerinin tutumunun travmayı derinleştiren bir durumda olduğunu gözlemliyoruz.”
Çocukların yaş gruplarına göre farklı etkilenme düzeylerine sahip olduğunu söyleyen Korkmaz, “Çalışmalarda yer alan eğitmenlerimizin geri bildirimlerinde, özellikle 12 yaş üstü çocuklar içine kapanık ve etkinliklere dahil olmak istemiyorlar ya da ani seslere tepki veriyorlar. Ayrıca Suriyeli ve Kürt çocukların kendi aralarında gruplaştıkları, aynı ortamda bulunmak istemediklerini görüyoruz” dedi.
Hazal Hürman ise depremi, doktora araştırması için bulunduğu Antep’te yaşamış. Sonrasında İHD ve Kırkayak Kültür gibi kuruluşlarda gönüllü görev alan Hürman, Kürtler için kamplarda tercüman olmadığını belirterek şöyle devam etti:
“Çocuklar büyüklerle yetkililer arasında tercümanlık yapmak zorunda kalıyor. Bu da çocukların travmalarını tetikliyor.
“Çadır kentlerden bir tanesinde Arapça tercüman olduğunu söylemişlerdi. Diğer yandan da çok yoğun bir Kürt nüfusu var ama tercüman yok ve bu konu konuşulmuyor bile. Bu durum gruplar arasında hızlı bir gerginliğe dönüşüyor. Çünkü bu yukarıdan gelen bir tavır ve kitle içerisinde öfkeye dönüşüyor.
“Ölülerimizi buraya gömdük, artık gidemeyiz”
“Resmi bir açıklama olmamakla beraber Suriyeli ailelerin Islahiye’den Nizip’e göndereceklerine dair bir duyum var. Konuştuğumuz bir kadın ’11 senedir buradayız, burası bizim evimiz, ölülerimizi buraya gömdük artık gidemeyiz’ dedi. Gönüllü olarak gitmeleri yönünde beyan içeren belgeler imzalatılmaya çalışıldığını, herhangi bir şey imzalamaktan çekindiğini anlattı.
Hürman, bazı çadır alanlarına Suriyelilerin alınmadığını iddia etti. Hürman, Suriyelilerin alındıkları alanlarda da çadırların numaralandığını söyledi.
“Suriyelilerin yemek sırası ayrı”
Hürman konuya ilişkin izlenimlerini şöyle aktardı:
“Islahiye’de Suriyelileri almayan ve sadece ‘yerlileri’ ağırlayan çadır alanları var. AFAD’ın Islahiye’deki çadırları “1”, “2” olarak numaralandırdığını gördük ve bunun ne olduğunu sorduk. Hem orada yaşayanlar hem de sosyal çalışmacılar 1 numaralı çadırlarda TC vatandaşlarının kaldığını, 2 numaralı çadırlarda Suriyelilerin kaldığını söyledi. Aynı şekilde Suriyelilerin yemek sıraları da ayrıydı.
“Çocuklar için Kuran kursu açıldı”
“Nurdağı’ndaki çadır kentte şöyle bir şey gördük, o gün yardım gelmiş çocuklara oyuncak dağıtılıyor. Çocuklar sıraya giriyor ve orada bile ayrımcılığa maruz kalıyor. Görevli tarafından Suriyeli ya da Dom, Roman çocukların ittirilip kakıldığını gördük. Oradaki çocuklara potansiyel yağmacı, suçlu gibi bakılıyor.”
Deprem sonrasında bölgedeki çocukların eğitimine dair yapılan çalışmalarla ilgili olarak ise Hürman, ilk kurulan çocuk çadırlarından birinin 4-6 yaş Kuran kursu olduğu aktardı.
“Ani ses ve harekette tetikleniyorlar”
Hempa Çocuk Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Enes Duruay ise depremden sonra gönüllü ekip arkadaşlarıyla Hatay ve Maraş’ta çocuklar için insani yardım çalışmalarına başladıklarını ve şimdi Adıyaman’da çalışmalarına devam ettiklerini söyledi.
Faaliyet ve dağıtımlarının odak noktasının dağ köyleri, merkezden uzak taşra bölgeler ve mahrumiyet bölgeleri olduğunu vurgulayan Duruay sahadaki çalışmalarından şöyle söz etti:
“Derneğimiz bünyesindeki gönüllü psikologlar ile çocuklar için bir yandan psikososyal destek etkinlikleri yürütürken bir yandan da özellikle hijyenik ped, bebek maması, bebek bezi gibi temel ihtiyaçları karşılamaya çalışıyoruz.”
Çocuk odaklı acil ihtiyaçlar ve psikososyal destek olmak üzere çalışmalarını iki ayaklı olarak yürüttüklerini söyleyen Duruay, bölgede TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) çalışan, çocuk çalışan pek çok psikoloğa ihtiyaç olduğunu bu nedenle gönüllü psikologlara çağrıda bulunduğunu ifade etti.
Duruay oyun hakkı ile ilgili olarak ise şunları söyledi:
“Oyun çocuk haklarının bir parçasıdır. Ama buradaki çocuklar oyun haklarına erişimden mahrumlar, oyuna hasret kalmışlar. Biz istiyoruz ki çocuklar oyun haklarına erişebilsinler çünkü artık o akut süreci geride bırakmaya yaklaşıyorken bu temel haklara erişimin üzerine yoğunlaşmak gerekir.”
Duruay da çocukların yaşadıkları deprem travmasına dair henüz yüzleşme aşamasına geçemediğini bu nedenle de ani ses ve hareket değişimlerinde uyarılıp tedirgin olduklarının altını çizdi.
“Kaçırılma ve istismar haberleri çocukları etkiliyor”
Bölgedeki on binlerce çocuğun eğitim hakkına erişemediğine vurgu yapan Duruay sözlerin şöyle sonlandırdı:
“Çadır kentlerde görece daha planlı bir eğitim faaliyeti var fakat merkeze uzak bölgelerde bundan söz etmek mümkün değil. Buradaki çocukların psikolojik tedavi süreçlerinin de başlayabilmesi için eğitimin bir şekilde sağlanması gerekir.
“Ayrıca gündeme gelen çocuk kaçırılması ve istismarı gibi vakaların çocuklarda psikolojik hasar yarattığını görüyoruz. Çünkü biz çocuklarla etkinlik yaparken hem ebeveynlerin hem çocukların ne yaptığımızı dikkatle incelediğini görüyoruz. Bölgede ciddi manada bu konuyla ilişkili korku ve endişe durumu hâkim.”