İHD yaptığı açıklamada, çocuk istismarı vakalarının münferit olmadığını belirtti.
Açıklama şöyle:
“20 yılda 4,5 kat artış gösteren bir suçun münferit olduğunu söylemek, üzerini örtmekten başka bir anlam taşımıyor.
“Çocuk istismarının yükselmesinde; etkin yargılama yapılmaması, failin kim olduğunun yargılamaya etki etmesi, koruyucu ve önleyici politikaların eksikliği büyük rol oynuyor. Çok sayıda davada da somut olarak gördük ki failler cezasızlıktan, siyasal iktidarın söylem ve eylemlerinden güç alıyor.
Çocuğun insan haklarını tanımak, ihlal etmemek, korumak ve gereğini yerine getirmekle yükümlü olan devlet; yasalarını, uygulamalarını, fiillerini yani her türlü politikasını çocuğun yüksek yararı ilkesine göre yapmak zorundadır. Ancak Türkiye’de çocuğun değil, kurumların, kişilerin ‘itibarı’ ve ‘üstün yararı’ ön planda tutuluyor.
Kamuoyunun da takip ettiği en bilinen çocuk istismarı davalarının süreçlerine, sonuçlarına ve politik sorumluluğu olanların söylemlerine bakmak, faillerin gücünü nereden aldığını, istismar oranların neden ve nasıl yükseldiğini net olarak gösteriyor.”
Çocuğa yönelik cinsel istismarın önlenebilmesi için yapılması gerekenler ise şöyle sıralandı:
“* Cinsel istismar fiilinin ortaya çıkması durumunda etkin soruşturma ve cezai yaptırım süreci hızlı bir biçimde işletilmeli ve kısa sürede sonuçlandırılmalıdır. Faillerin, kurumların “itibarı” değil, ‘ama’sız ‘fakat’sız çocuğun üstün yararı gözetilmelidir.
* İstismara maruz bırakılan çocukların psikososyal destek sürecini de içeren acil ve etkili sağlık tedbirleri alınmalıdır.
* Cinsel istismar fiili ortaya çıkmadan önce etkin koruyucu, önleyici politikalar üretilmeli ve bu politikaların yaygın uygulanabilmesi için gerekli mekanizmalar acilen oluşturulmalıdır.
* Çocukların doğrudan ulaşabilecekleri şikâyet/başvuru mekanizmaları yerel ve yaygın olarak yaratılmalı, bu mekanizmaları nasıl kullanabilecekleri konusunda çocuklar bilgilendirilmelidir.
* Çocukları güçlendirmek için cinsel sağlık ve bedensel söz hakkı eğitimleri verilmelidir. Bu eğitimleri oluşturacak olan kurullar, bağımsız uzmanlar ve çocuk hakları savunucuları ile birlikte çalışmalıdır.
* Çocuklarla ilgili alanlarda çalışan meslek gruplarına (öğretmen, polis, hâkim, sağlık personeli…) personeller, tüm yetişkinler düzenli olarak çocuk odaklı yaklaşım, çocukların bedensel söz hakkı eğitimleri verilmeli ve bu eğitimler periyodik olarak tekrarlanmalıdır.
* Çocuklar için önemli bir koruyucu/önleyici belge olan İstanbul Sözleşmesi’ne acilen geri dönülmelidir.
Ve çocuğun cinsel istismarı, hiçbir kamu görevlisi tarafından; kaza, doğal afet, fıtrat, kader, kısmet, istisna, müstesna, tatsız bir olay, münferit hadise şeklinde bir daha asla tanımlanmamalıdır. Devlet, yükümlülüğünü yerine getirerek; çocuğa karşı istismar suçu işleyen her türlü kişi, kurum ve yapılarla ilgili cezasızlık politikasına derhal son vermeli ve çocuğun cinsel istismarının yolunu açan, failleri güçlendirerek çocukları savunmasız bırakan yasal dayanakları ortadan kaldıracak gerekli düzenlemeleri acilen yapmalıdır.”