“Çocukların oyun alanları tasarlanırken çocukların görüşlerinin alındığı bir ortamda katılımcı oldukları kapsayıcı bir yöntemle yaklaşılmalı.
“Çocuk oyun alanlarının çocuğun oyun hakkı kapsamında iklim odaklı olarak genişletilmeli.
“Farklı gelişim özellikleri ve farklı ihtiyaç alanlarına cevap verebilecek nitelikte oyun alanları inşa edilmeli.”
Öneriler İzmir Çocuk Çalışmaları Ağı Genel Koordinatörü Süleyman Gök’e ait.
Çocuğun sosyal ve bilişsel gelişimi açısından oyun önemli bir rol oynuyor. BM Çocuk Hakları Sözleşmesinde de yer alan oyun hakkını, Türkiye’de çocukların oyuna erişmedeki ihmalleri, kız çocukları, engelli ve mülteci çocukların oyuna erişimini Çocuk Gelişimci Ece Bekin, Diyarbakır’da faaliyet gösteren Rengarenk Umutlar Derneği’nden Necla Korkmaz ve Süleyman Gök anlattı.
ÇHS Madde 31
Taraf Devletler çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde) bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanırlar.
Taraf Devletler, çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama tam olarak katılma hakkını saygı duyarak tanırlar ve özendirirler ve çocuklar için, boş zamanı değerlendirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre ilişkin (etkinlikler) konusunda uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler.
Oyun neden önemli?
Ece Bekin oyunun, çocuğun yaşamında önemli işlevi olan bir olgu ve çocuğun önemli bir görevi olduğunu söylüyor:
“Oyun sırasında çocuklar; duygu-hareket ve biliş becerilerinin birçoğunu vurgulamakta ve denetlemekte, ayrıca kavramları, toplumsal farkındalık ve toplumsal davranışları geliştirmektedir. Oyun çocukları eğlendirirken aynı zamanda onların sosyal, psikolojik ve fiziksel gelişimine etki etmektedir. Grup içerisinde karşılıklı anlayış, hoşgörü, paylaşım ve birbirine saygı göstererek yaşama duygularının temellerinin atılmasını sağlamaktadır. Garry Landreth ifade ettiği gibi; Kuşlar uçar balıklar yüzer, çocuklar oyun oynar.”
Süleyman Gök, Türkiye’de birçok aktörün oyun hakkını söylem düzeyinde ele aldığını ancak mevzuat ve politika süreçlerinde ne yazık ki somut bir şekilde yerine getirilmediğini aktararak, “Bu da uygulanan politikaların kişilere bağlı olarak ilerlediğini herhangi bir kurumsal boyut içermediğini belirtmektedir” diyor.
Necla Korkmaz, yetişkinlerin dünyasında çocuk olmanın zor olduğunu hatırlatıyor:
“Her şeyden önce tüm yetişkinler sanki hiç çocuk olmamışlar gibi yaşamın tüm alanlarını yetişkinlerin öncelikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda inşa ediyor. Dolayısıyla çocuk yaşamın öznesi olarak görülmüyor. Kentler ya da yeni yaşam alanları inşa edilirken de çocukların güvenli bir şekilde oyun oynayabilecekleri, eğlenebilecekleri alanlar hakkında fikirleri sorulmuyor.”
Pandemide oyun
Pandemiyle birlikte çocuklar oyun hakkına daha az ulaşır oldular. Sokağa çıkma yasağı bir yana evde dahi oyuna ulaşamayan çocuklar olduğunu söylüyor uzmanlar.
Ece Bekin pandemi kısıtlamalırndan en çok çocukların etkilendiğini söylüyor.
“Kısıtlamalarla birlikte; okul öncesi eğitim kurumları, oyun alanları, parklara gidilemedi. Haliyle çocuklarımızın fiziksel, sosyal ilişkileri etkilendi. Teknolojiye ilgi arttı ve çocuklarımız içe kapanarak sanal oyunlara kendilerini verdiler. Şu an da en büyük zorluğun çocukların normal hayata dönmede biraz zorlanmaları olduğunu ve teknolojiye karşı bağımlılığın arttığını gözlemliyorum. Sokak boyutunda ise çocuklar artık eskisi gibi sokağa çıkmıyorlar.”
Süleyman Gök ise pandemi döneminde ve sonrasında park ve bahçeler müdürlüklerinin oyun alanlarında yeteri kadar hijyen ve denetim faaliyetleri yapmadığını belirtiyor:
“Evde zaman geçirmek zorunda kaldığımız anlarda genellikle oyun oynama isteği duyduk. Çocukların bu isteği ve beklentilerinin daha da arttığını gözlemleyebiliriz. Özellikle sokağa çıkma kısıtlaması içerisinde günlerini kapalı alanda geçirmek zorunda kalan çocukların evlerinde oyun oynamalarına yönelik uygun kaynaklar yoksa bu süreç daha da sıkıntılı geçti. Özellikle gözlemlediğimiz kadarıyla mülteci çocuklar, engelli çocuklar gibi kırılgan gruplar bu süreci daha da ağır geçiriyor.”
Necla Korkmaz da yaptıkları görüşmelerde pandemi nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasakları ve kısıtlamaların çocuklarda 2015-2016 yıllarında yaşanan silahlı çatışmalar nedeniyle uygulanan yasaklı süreçleri hatırlattığı ve travmalarının tetiklendiğine dair ebeveynlerin geri bildirimi olduğunu söylüyor:
“Evde çoğu çocuk oyun koşullarına sahip değil”
“Suriçi’nde yaşayan çocukların sokak ve mahallelerinde oyun, spor, eğitim ve sanatsal faaliyetlere dahil olabilecekleri alanların ne kadar sınırlı ve neredeyse olmadığını belirtmiştik. Çocukların evde ve dışarıda nasıl zaman geçirdiklerine baktığımızda pandemi öncesi çocukların ev, okul, sokak arasında geçen zamanları pandemi döneminde ev ve kısmen sokakla sınırlandı. Ev ortamında evin koşulları nedeniyle çoğu çocuğun oyun oynayabilecek koşullara sahip olmadığı, oyun oynayabilecek çocukların da alt yaş grubu olduğunu belirtebiliriz. Bu yaş grubundaki çocuklarında oyun oynayabilecekleri oyuncaklarının çok az olduğu dolayısıyla evde bulunan mobilya ve mutfak araç-gerekçelerini oyuncak olarak kullanıyorlar.
“8 yaş üstü çocukların –özellikle oğlan çocukların- sokağa çıkabildiği ve sadece top oynayabildikleri; kız çocuklarının ev içi işlere yardımcı olduğu ve daha üst yaş grubunun da televizyon izlemeyi ve izin verildikçe ebeveynlerinin cep telefonlarıyla oyun oynayarak zaman geçirdi diyebiliriz.”
BM ÇHS’nin 17 sayılı Genel Yorum, Kılavuz kapsamında alınan terimleri şu şekilde tanımlıyor:
”Çocukların oyun oynamaları, kendileri tarafından başlatılan, kontrol edilen ve yapılandırılan herhangi bir davranış etkinlik ya da süreçtir. Oyun, ne zaman ve nerde fırsat doğarsa o zaman o yerde oynanır. Çocuklara bakan kişiler oyun oynanacak ortamların yaratılmasına katkıda bulunabilirler. Ancak oyunun kendisi bir zorunluluk değildir; oynamak çocuğun içinden gelir, herhangi bir amaca götüren bir araç olarak değil kendi başına değer taşır.”
Kız çocukları, mülteciler, engelliler…
Süleyman Gök, oyun hakkıyla ilgili toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın da önemli bir sorun olduğunu belirtirken BM Nüfus Fonunun 2021 yılında yaptığı araştırmayı örnek veriyor:
“Araştırmaya göre 20-24 yaş grubunda bulunan kadınların yüzde 15’i, 18 yaşından önce evlenmiş. Dolaylısıyla bu rapor bizlere net bir şekilde gösteriyor ki Türkiye’de kız çocuklarının göz ardı edilmeyecek bir bölümü oyun oynama döneminde gebelik, evlilik veya ev işleriyle meşgul oluyor. Çocuk işçiliği ile yoksulluk arasında ciddi bir bağlantı olduğunu düşündüğümüzde özellikle ekonomik olarak kırılgan bölgelerde ve Suriye’den gelen mülteciler arasında çocuk işçiliği daha yaygın olarak gözlemleniyor. Suriyeli mülteci çocukların eğitimden ve okulların sağlayacağı oyun alanlarından uzak kalmalarına yol açtığını ifade edebiliriz. Oyun alanlarının kapsamlı analizi yapıldığında engelli çocukların erişilebilirliğine uygun alanlar olmadığını da rahatlıkla ifade edebiliriz. Çocukların farklılaşan ihtiyaçlarına yönelik oyun alanlarının planlanmaması birçok çocuğun oyun hakkına erişmede sıkıntılar yaşamasına neden oluyor.”
Necla Korkmaz, çocuk oyun parklarının engelli çocukların oyun oynayabileceği nitelikten yoksun olduğunu aktarıyor.
“Aile bireyleri veya bakım verenlerin desteğiyle alanları kullanmaya çalışıyorlar. Oyun alanları küçük yaş gruplarına ve fiziksel olarak herhangi bir engeli bulunmayan çocukları düşünülerek dizayn ediliyor.
“Mülteci çocuklar açısından da durum hiç iç açıcı değil. Devlet politikaları, medya organları ve farkında olarak ya da olmayarak yetişkinler aracılığı ile çocuklara empoze edilen ‘biz ve ötekiler’ ikililiğinin sokağa ve oyun alanlarına da yansıyor. Örneğin, Suriçi örneğinde, Suriye’den göç etmek zorunda kalmış bir kız çocuğu ‘Suriye’den geldiğimiz için buradaki çocuklar bizi sevmiyor. O yüzden dışarı çıkmıyorum’ demişti. Mülteci oldukları için sokakta ve parklarda çocuklar tarafından ayrımcılığa maruz kalmaları hak ihlali yaşanmasına ve bu ayrımcılığa maruz kalan çocuklarda travmalara neden olabiliyor. Bu ayrımcılık üreten politik söylemlerden vazgeçilmedi sürece benzer pratikler yaşanmaya devam edecektir.”
“Oyunda çocuğa kısıtlamalar getirmek yanlış”Ece Bekin: Gözlemlediğim özellikle çocuğun bakımından sorumlu kişilerin çocukları özgür bırakmamaları oluyor. Oyun esnasında çocuklara dâhil olmak ve kısıtlamalar getirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Çocuklarımızı korumak görevimiz ancak; sürekli müdahale de bulunmak küçük bir olayda örneğin; çocuk ve oyun arkadaşıyla arasında olan bir olayda çocuğun kendisi problemi çözmesine fırsat sunmalıyız. Oyun alanlarının güvenliği de önemli düzenli aralıklarla alanların bakımının yapılması, tehlike oluşturabilecek unsurların kontrolünün sağlanması önemli. |