Çatışma dönemlerinde çocuklara yönelik psikososyal destekte sanatın rolünü inceleyen “Taş Kağıt Makas” raporu Anadolu Kültür’ün çocuk çalışmaları kapsamında yayınlandı.
Anadolu Kültür’ün Çocuk Çalışmaları için Destek Programı’nın koordinatörü Derya Bozarslan raporun asıl ve açıklayıcı olan isminin “Çatışma Dönemlerinde Psikososyal Destekte Sanatın Rolü” olduğunu hatırlatarak “Taş, Kağıt Makas” başlığıyla ilgili olarak şunları söylüyor:
“Şiddetsiz bir iletişimi mümkün kılıyor”
“‘Taş, Kağıt, Makas’ çoğunlukla çocukların oynadığı bir oyun. Bu ismi vermemizin önemli bir sebebi bu. Ayrıca, çocuklarla yapılan sanat etkinliklerinde veya atölyelerde en çok kullanılan malzemeler. Ancak daha da önemlisi ‘taş, kâğıt, makas’ oyunu bir anlaşmazlık durumunda diyaloğu açan şiddetsiz bir iletişimi mümkün kılan da bir oyun.”
Bozarslan, Anadolu Kültür’ün 2015 sonrası çatışmaların yaşandığı (Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkari) ve çatışmalardan kaynaklı göç alan (Batman, Van) şehirlerde risk altındaki çocuklarla çalışan STK, inisiyatif, öğretmen ve aktivistler için eğitim programları gerçekleştirerek proje hibeleri verdiğini anlatıyor.
Çocuk çalışmalarında sanatın etkileri
“Bu program, direkt o şehirlerde yaşayan kişilerden, şu an Silivri Cezaevi’nde 3,5 yıldır haksız yere tutuklu bulunan çalışma arkadaşımız Osman Kavala’ya gelen net bir talep ile başladı. Çatışmalardan zarar gören çocuklar için acil ve hızlı bir destek gerekiyordu. Biz de çocuklarla yürütülen bu sanat etkinliklerini ve ayölyelerini malzeme katkısı ile destekledik. 2016-2020 arası yürüttüğümüz bu program 2018 sonrası yine aynı şehirlerde çocuklarla çalışan kişileri Eğitmen Eğitimleri ile destekleyerek devam etti.
“2020 sonrası proje hibeleri yoluyla desteklediğimiz kişilerle yaptığımız görüşmeler sonrası sahada bir araştırmanın çok elzem olduğunu gördük. Yapılan çalışmaların içeriğine bakmak, çocuk çalışmalarında sanatın etkilerine ve yeni yöntemlere odaklanmak üzere sahanın bir fotoğrafını çekmek istedik. Bu amaçla yola çıktık.”
Raporu, Derya Bozarslan ve yazarlarından Ezgi Koman anlattı:
“Sanatla kendini ifade eden çocuklar daha duyulur olur”
Çatışma ortamlarında bulunmuş çocuklara yönelik psikososyal destekte sanatın rolü ne kadar önemli?
Ezgi Koman: Çatışma ortamı çocuklarda travma yaratır. Onların yaşantısını, yaşamla kurdukları bağı kesintiye uğratır. Bu travmanın etkilerinin ortadan kalkması ya da en aza inmesi için bazı destek programlarının yürütülmesi gerekir. Bu programlarda sanatın yer alması gerçekten çok önemli. Çünkü sanat çalışmaları çocukların iyileşmesi için temel gereksinim olan “kendini ifade etme ihtiyacını” karşılar. Bu süreçte çocukların, hikâyelerini anlatmalarına, duyulmaya ve anlaşılmaya ihtiyaçları vardır. Yaşanılanların sadece kendi başına gelmediği bilgisine de… Sanat tam da bunu yapar. Hem kendini ifade etme hem de benzer deneyimleri olan kişilerle karşılaşma, bağlar kurma olanağı yaratır. Bu bağlar da çocukların güçlenmesine yol açar. Böylece çocukların travmatik deneyimleriyle baş edebilmelerini sağlar.
Öte yandan sanatla kendini ifade eden çocuklar yetişkinler tarafından da daha duyulur, daha görünür olur. Onların ihtiyaçları ve potansiyelleri açısından gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlar.
Taybet İnan’ın komşusu çocuk
Bu sanat etkinliklerinin çocuklar üzerindeki görünür etkilerinden söz eder misiniz?
Bozarslan: Bu ağır dönemden geçmiş çocuklar için ‘sanat iyileştiriyor’ demek biraz fazla iddialı olur. Ancak etkili olduğu bir gerçek. Hem bu araştırmada hem de Çocuk Çalışmaları için Destek Programı’nın sonuç raporlarından okuduğumuz kadarıyla, anlıyoruz ki bu çalışmalar bir yarabandı niteliğinde.
Mesela 2016’da Cizre’de yapılan bir çalışmadan örnek vermek istiyorum. Çocuklarla resim ve boyama etkinlikleri yapan bir öğretmen şöyle ifade etmişti: “Taybet İnan’ın evine yakın bir yerde oturan bir öğrencimiz, o sahneyi gördükten sonra gülme ve konuşma yeteneğini kaybetmişti. Aylarca konuşamamış ve tepki vermemişti. Ancak okulda yaptığımız 4 haftalık resim ve boyama etkinliklerinden sonra hafiften tepkiler vermeye başlamış ve 8 haftanın sonunda da konuşmaya başlamıştı.”
Taybet İnan, Şırnak’ın Silopi ilçesinde 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağının devam ettiği 19 Aralık’ta öldürülmüş ve cenazesi 7 gün boyunca sokakta bekletilmişti. 11 çocuklu Taybet İnan’ın cesedi sokak ortasında kalmış, çocukları yanına yaklaştırılmamıştı. | |
Yine raporda da geçen UNICEF’in bir alıntısı var ki sanatın rolünü çok iyi özetliyor: “Silahlı çatışmanın travmasını yaşamış çocuklar için normal akışın yeniden kurulabileceği yollar önemlidir. Drama, müzik, kukla ve çizim dahil olmak üzere sanatsal araçların kullanılması bu yolların başında gelir.”
Her zaman çocuklar ikinci planda kalıyor
Çatışmaların yaşandığı ve/veya çatışmadan kaynaklı göç alan yerlerde normal akışın yeniden sağlanması için gerekli temel çalışmalar yapılırken (yeniden inşaa, temel gıda desteği, sağlık hizmeti vb) her zaman çocuklar ikinci planda kalıyor. Bunu 2014’te Şengal’de yaşanan 83. Ezidi soykırımı sonrası Türkiye’ye gelen Ezidilerin yaşam alanlarında da gördük.
İlk ve en önemlisi şüphesiz ki sağlık, gıda, barınma ve temel ihtiyaçlar. Ancak bunlar yapılırken çocukların da normal akışının yeniden ve ivedilikle sağlanması gerekir. O şartlarda yıkılan okulun inşaası ve eğitimin devamlılığı o kadar hızlı gerçekleşemeyebilir. Ama mülteci kampında çadırların önünde yapılan hızlı ve kolay sanat etkinliklerinin ne kadar çabuk çocukları hayata döndürdüğünü de gözlemleyebiliyoruz.
Bir çocuk resimlerde göz çizmiyordu
Aynı şekilde 2015 sonrası çatışma dönemi ve sonrasında da bunu gördük. Yine rapordan bir örnek vereyim. Nusaybin’de yine bir resim atölyesinde çocuklardan biri yaptığı resimlerde göz çizmiyormuş. Çok sonra yaptığı insan karekterlerinin gözlerini çizmeye başlamış ve çizdiği karakter çatışmalarda hayatını kaybeden halasıymış. Halamın gözlerini çizebildim diye seviniyormuş ki, bu onun için büyük bir eşik. Sanırım sanatın görünür etkisi diyebiliriz buna.
Temel fark çatışmaların yoğunluğu
Çalışma için seçilen beş şehrin ortak özelliği belli… Farklılıklar var mıydı? Çocukların, görüştüğünüz kişilerin anlatımları ya da sanat etkinliklerinde uygulanan yöntemler açısından…
Koman: Evet, aslında her ne kadar benzer süreçler yaşanmışsa da bu yerlerde temel iki farklılık karşımıza çıkıyor. Bunlardan ilki çatışmanın yoğunluğu… Bu 5 kentten örneğin Şırnak’ta ve ilçelerinde çatışma çok yoğun ve daha uzun sürerken Van’da daha düşük yoğunluklu bir çatışma söz konusu. Ama orada göç yoğun bir şekilde yaşandı.
Sanırım ikinci fark da kentlerdeki çocuk hakları hareketinin, çocuk çalışmalarının, sivil toplumun özellikleri. Örneğin Diyarbakır’da sivil toplum ve çocuk çalışmaları çok daha güçlü iken Batman’da bu denli güçlü bir sivil toplumdan söz etmek mümkün değil. Bu durum çocukların bu tür çalışmalara erişiminde de belirleyici oluyor.
Ama bu farklara karşın tüm kentlerde sanat çocuklar için bir iyileşme, yeniden güçlenme aracı olarak görülmüş.
Oyun ve oyun alanına erişim
Söz konusu bölgelerde, şehirlerde sanata, oyuna, oyun alanlarına erişim ne kadar yeterli?
Bozarslan: Diyarbakır dışında kalan diğer tüm şehirlerin az çok benzerliklerine göre ciddi bir eksiği var. Oyun ve oyun alanına erişim ile sanata erişim iki ayrı başlık aslında. Çünkü oyun alanı fiziki bir yapı gerektirdiği için genellikle yerel yönetimlerin ve valiliklerin müdahalesiyle münkün olabiliyor. Çok az sayıda sivil inisiyatifin oyun alanı gibi bir alanı olabiliyor. Takdir edersiniz ki çocuklar için güvenli alan inşaa etmek çok zor ve meşakatli bir iş. Bu sebeple bazı şehirlerde yok denecek kadar az. Mesela Hakkari’de neredeyse hiç yokken, Diyarbakır’da birden fazla sayıda oyun alanı var. Bununla birlikte Diyarbakır’ın nüfusuna oranlayınca sayı elbette çok yetersiz.
Şırnak ve Hakkari yetersiz
Sanata erişim de yine şehirlere göre değişkenlik gösteriyor. Söz konusu şehirlerde sivil inisiyatiflerin varlığı bu konuda belirleyici oluyor. Sanat alanında çalışan kişiler olsa bile çalışacak alan yoksa bu etkinlik ne yazık ki gerçekleşemiyor. Bu sebeple Diyarbakır ve Mardin gibi şehirlerde sivil toplum kuruluşları da çok sayıda olduğu için sanata erişim imkanı veren etkinlikler de oluyor. Ancak Şırnak ve Hakkari bu konuda çok yetersiz. Yerel dinamiklerin böyle bir gücü zaten yok, dışarıdan etkinlik taşımak da eskisi gibi kolay değil.
Aileler çocuklarını destek almaları için bu sanat alanlarına ne ölçüde yönlendirebiliyor ya da teşvik ediyor? Ailelerin rolü nedir?
Koman: Bunun tek bir yanıtı yok. Bazı aileler, ebeveynler çocuklarını sanat çalışmalarına doğrudan yönlendirirken bazı aileler çatışmalı iklimden kaynaklı güvenlik endişesiyle çocuklarının bu tür etkinliklere katılımını tercih etmemiş. Bu tür durumlarda da sanat çalışmaları yürüten uzmanlar, eğitimciler, kolaylaştırıcılar ve örgütler ebeveynlerin güvenlerini kazanacak çeşitli yöntemler denemiş. Örneğin tanıdıklar aracılığıyla çocuklara ulaşmayı, öğretmenlerden yardım almayı, yerel yöneticilerden iletişim desteğini almayı denemişler.
Psikosoyal destek çalışmalarında çocuklar ebeveynleriyle birlikte kalıyorsa, onların rolü çok daha önemli oluyor. Çünkü iyileşme süreçleri bir bütün. Atölyede kendini ifade eden bir çocuk ev ortamında da bunu devam ettirmek istiyor. Bu durumda ebeveynlerin tutumu çok önemli oluyor. Ebeveynlerin olan biteni sosyal, toplumsal ve politik olarak nasıl tanımladığı, bunlardan nasıl etkilendiği, bu süreçte çocuklarıyla nasıl bir ilişki içerisinde oldukları da bu tutumları ortaya çıkartıyor.
“Kardeşini kaybeden bir çocuk kendini sorumlu tutabiliyor”
Çocukların en çok ilgi duyduğu faaliyetler listesi yapabilir miyiz?
Bozarslan: Sanırım birinci sırada plastik sanatlar geliyor. Plastik sanatların içinde resim, ahşap ve taş boyama, çamur şekillendirme, kâğıt kesme yapıştırma, üç boyutlu malzemeler üretme ve çizgi-çizim var. İkinci sırada ritim odaklı müzik etkinlikleri gelir. Çocukların en hoşuna giden çalışmalardan biri. Daha sonra kukla yapımı. Yaratıcı drama ve görsel sanatlar diye sıralanabilir.
Raporda görüşülen bir kişi şöyle diyor: “Hep böyle ‘travmanın etkileri, etkilerinden kurtulma’ kelimelerini kullanıyoruz ya, aslında hepimiz çok iyi biliyoruz: O savaş travması hiç kimsenin üzerinden atabileceği bir şey değil, çocuklar için de öyle.” Travmadan kurtulmaktan öte psikososyal etkinlikler bununla nasıl baş edeceğini, yaşayacağını mı gösteriyor? Neler söylemek istersiniz?
Koman: Çatışma, savaş, şiddet çok zor yaşantılar. Yetişkinler için de öyle çocuklar için de… Bu tür yaşantıların çocuklar üzerinde daha fazla etkili olmasının nedeni çocukların çıkarmadıkları bu tür çatışma savaş ortamında hem onları koruyacak mekanizmaların da işlemiyor oluşu hem de çocukların bu süreçleri yetişkinlerden farklı anlamlandırabilmeleri… Çocuklar yaşadıklarını neden – sonuç ilişkilerini yetişkinlerden farklı kurabiliyor.. Örneğin çatışmada kardeşini kaybeden bir çocuk bundan kendini sorumlu tutabiliyor
Bu da etkilerin daha derinleşmesine, derin izler bırakmasına yol açıyor.
Evet, travmatik yaşantıların iyileşmesi zor ama iyileşmek, yeniden güçlenmek, yeniden bağlar mümkün… Bu zaman zaman onlarla nasıl yaşayacağını öğrenmek şeklinde de olabiliyor zaman zaman kendini, yaşadığı toplumu yeniden inşa etmekle de… Psikososyal destek çalışmalar tüm bunlar için çocukların güçlenmelerine yardımcı oluyor.