İllüstrasyon: Başak Günaçan/moncarot
2012’de Birleşmiş Milletler tarafından alınan bir kararla, her yıl dünya çapında 11 Ekim’de Dünya Kız Çocukları Günü kutlanıyor. Bu gün, kız çocuklarının cinsiyetlerinden ötürü maruz kaldığı eşitsizlik konusundaki farkındalığın artırılması amacıyla kutlanıyor ve eğitim hakkı, beslenme, yasal haklar, şiddet ve zorla evlilik gibi konular gündeme taşınıyor.
Bu yıl ise pandemiyle birlikte evlere kapanmak zorunda kalan çocuklar ve kadınlara yönelik şiddetin arttığı raporlara yansıdı. Kız çocuklarını da yakından etkileyen İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve “evlilik affı” konuları da gündeme geldi. Öte yandan uzmanlar bu dönemde kız çocuklarının ev içi işlere ve kardeş bakımına itildiğini, uzaktan eğitime erişimeyen kız çocuklarının erken evliliğe zorlanması ihtimalinin arttığı görüşünde. Kız çocukları özelinde daha da kırılgan bir grubun da mülteci kız çocukları olduğunu da aktarıyorlar.
İHD Ankara Şube Çocuk Hakları Komisyonu’ndan Sevinç Koçak, çocuklar açısından her yönüyle sorunlu olan pandemi sürecinin, kız çocuklarını okula zaten gönülsüz gönderen aileler için de fırsat yarattığını söylüyor.
“Ev içi işler, kardeş sorumluluğu da kız çocuklarına yüklendi”
“Üstelik bu süreçte, hükümetin eril politikalarına zemin hazırlamak için yayılan, kız çocuklarının evlendirilmelerini meşrulaştırmaya dönük birçok açıklamayla da karşı karşıya kaldık.
“Yapılan araştırmalar, pandemi sürecinde çocuğa yönelik şiddetin yüzde 19.3 oranında arttığını gösteriyor. Okulların da kapanmasıyla birlikte ebeveynleri çalışan ailelerde ev içi işleri ve kardeşlere bakma sorumluluğu da çoğunlukla kız çocuklarına yüklendi. Çok çocuklu ailelerde zaten kız çocukları evdeki diğer çocukların bakımı ve ev işlerinin sorumluluğunun yüklenmesi çok yaygın bir sorunken, devlet pandemi sürecinde çocuklar için gerekli önlemleri almayarak bu durumu desteklemiş oldu.
Aile içi cinsel şiddete maruz bırakılan çocuklar, uzun süre istismar failleriyle kapalı ortamda kalmaya mecbur bırakıldılar.”
Koçak ayrıca Türkiye’de resmi kayıtlara yansıyan çocuk istismarı, evlendirilen çocuklar ve doğum yapan çocuklarla ilgili verileri, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) sayfasından takip edebildiğini ancak, çocuk hakları ve kadın örgütlerinin hazırladıkları raporlarda TÜİK verilerine yer verdikçe, 2016’dan sonra verilerin kamuoyuna kapatıldığını hatırlatıyor.
“Son 18 yılda 542 bin 821 kız çocuğu doğum yaptı”
“Geçen Temmuz ayında Dünya Nüfus Günü dolayısıyla TÜİK tarafından yayınlanan bültende yer alan verilerine göre; Türkiye’de 2015 – 2019 yılları arasında evlendirilen kız çocuklarının sayısı:120 bin 736. Bültende nedense çocukların yaş grupları yer almıyor. Gerçek rakamların resmi kayıtlara yansıyanın çok üzerinde olduğu da bilinen bir gerçek.
“Türkiye’de son 18 yılda 542 bin 821 kız çocuğu doğum yaptı. Bu çocukların 20 bin 392’si de 15 yaş altında. Bu rakamlar Türkiye’de ‘normal’ zamanlarda kız çocukları açısından durumun ne kadar ciddi olduğunu gösterirken, bir de bunun üzerine pandemi döneminin yarattığı sorunlar eklendi.”
Pandemi döneminde iki temel risk faktörü
Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Bahar Gökler, pandemi sürecinde kız çocuklarıyla ilgili iki temel risk faktörünün ortaya çıktığını söylüyor: İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının tartışılması ve “evlilik affı”nın tekrar gündeme getirilmek istenmesi.
Gökler, “Kriz döneminde bu iki konuyu gündeme getirerek geçirmek gibi bir eğilim söz konusu oldu. gelen tepkilerle yatıştı ama tamamen vazgeçildi mi bilemiyoruz…” diyor.
Prof. Dr. Gökler şöyle devam ediyor:
“Çevrimiçi eğitimin zorlukları…”
“Bu salgın döneminde kız çocuklarını bekleyen en önemli risklerden biri de okuldan alınma olasılığı oldu. Çevrimiçi eğitimin zorlukları nedeniyle kız çocuklarının okula gönderilmemesini kolaylaştırdı. Bu bir neden olarak görülecek ve kız çocukları evde tutulacak. Özellikle kırsal kesimlerde henüz toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı yerleşmediğinden kız çocuklarından evde ev işlerini yapma, hizmet etme ve evliliğe hazırlanma gibi toplum tarafından şekillendirilen rol ve beklentiler söz konusu. Bu durumda kız çocuklarını kendilerini geliştirme, dünyaya açılma, öğrenim ve eğitim hakları engellenmiş olacaktır.
“Dünyayının ve ülkemizin geçirdiği bu zor dönemde öncelikli olarak çocukların korunması, gözetilmesi ve evrensel hakları doğrultusunda savunulması çok önemli. Bu dönemde kız çocuklarını özellikle ilgilendiren erken evlilikleri destekleyen ve kız çocuklarını hak ihlaline uğratan iki durum orataya çıktı: Bir tanesi kız çocuklarının erken evlendirilmesini destekleyen bir yasa tasarısının Meclis’e getirilmek istenmesi, bir diğeri de İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma durumumuz…
“Söz konusu bu olası değişiklikler cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçları da af kapsamında içine alıyor. Salgın hastalığını pençesindeyiz ancak bu salgınla mücadele edilirken bile çocuk hakları ihmal ya da ihlal edilmemeli.”
“En dezavantajlı grup mülteci kız çocukları”
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Ankara Şubesi Başkanı Eren Köse, çeşitli sosyal hizmet kuruluşlarında çalışan dernek üyelerinin saha deneyimleri doğrultusunda, erken yaşta evlilik, fiziksel şiddet, duygusal şiddet, psikolojik şiddet, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık pandemi döneminde en çok karşılaşılan vakalar olduğunun altını çiziyor.
“Pandemi nedeniyle kamu ve sivil toplum kuruluşlarının esnek çalışma modeline geçmesi, saha araştırma çalışmalarının, sosyal inceleme faaliyetlerinin çok kısıtlı bir şekilde sürdürülebilmesine neden oldu. Bu da kız çocukları için var olan bu risk durumuna dair nitelikli ve doğru bir veri elde edilebilmesini oldukça zorlaştırıyor.
“Ancak sahada yürütülen sosyal hizmet çalışmaları bağlamında okulların kapanmasının kız çocuklarının erken evliliğe zorlanması ihtimalini artırdığını anlıyoruz. Özellikle sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan ailelerde yaşayan çocuklar yeterli imkânlara sahip olamadıkları için uzaktan eğitime erişimde güçlük çekiyorlar. Bu konuda en dezavantajlı grup ise mülteci kız çocukları. Çünkü EBA TV’ye erişim sağlanabilse bile dil desteğinin olmaması çocuğun okuldan uzaklaşmasına neden olmaktadır. Bu da beraberinde kız çocuğunun eğitim hakkının ihlal edilmesine ve sıklıkla karşılaşıldığı üzere erken yaşta evlendirilmesine yol açmaktadır.
“Okul, öğretmen gibi sosyal destek kaynaklarını kaybettiler”
Bu süreçte en sık karşılaşılan ihmal ve istismar durumunun ise kız çocuklarının ev içi işlerde çalıştırılması olduğunu aktarıyor Köse ve şu bilgilieri veriyor:
“Bununla birlikte kız çocuklarına yönelik cinsel istismarın arttığı, özellikle geniş ailelerde cinsel istismarın daha çok yaşandığı biliniyor. Ev içerisinde yeterli sosyal desteğe sahip olmayan kız çocukları, pandemi ile birlikte okul, öğretmen, arkadaş gibi en önemli sosyal destek kaynaklarını da kaybedince oldukça güçsüzleştiler. Bu durum çocukların erken yaşta evlilik başta olmak üzere uğradıkları ihmal ve istismar ile baş edebilmelerini zorlaştırmaktadır.
“Rehberlik Servisleri EBA TV’den bilgilendirme yapmalı”
Bu belirsizlik döneminde ise önerilerini şöyle sıralıyor Eren Köse:
“Öncelikle kız çocuklarının ev içerisinde maruz kaldıkları ihmal ve istismar durumlarına dair bilgilendirilmeleri, ihtiyaç halinde ulaşabilecekleri kaynakları oluşturulabilir. Bu anlamda atılabilecek ilk adım okulların Rehberlik Servislerinin EBA TV üzerinden bilgilendirme faaliyetleri yapmaları olabilir.
“Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı kuruluşların sivil toplum örgütleri ile iş birliğinde kız çocuklarının içerisinde bulundukları duruma dair hane taramaları yapılabilir. Yapılacak bu hane taramaları kız çocuklarının ev içerisinde uğradıkları ihmal ve istismarın tespit edilebilmesi anlamında oldukça önemli olacaktır.
“Mobil Psikososyal Destek Ekipleri kurulmalı”
“Yine buna benzer şekilde Mobil Psikososyal Destek Ekipleri kurularak çocukların korunması, ihmal ve istismarın önlenmesi adına ulaşılabilir kaynaklar oluşturulabilir. Çocukların ve ebeveynlerinin ulaşabilecekleri Sosyal Destek Hatları kurulabilir. Ancak bu hatların hızlı ve efektif şekilde müdahale geliştirebilmeleri için merkezi olarak değil yerellerde kurulmaları hizmet sunumu açısından daha iyi olacaktır. Pandemi ile birlikte artan yoksullaşma nedeniyle kız çocuklarının karşı karşıya kaldıkları risklerin, hak ihlallerinin önlenebilmesi adına nakit temelli sosyal yardım programlarının hayata geçirilmesi önemli olacaktır.
“Kapsayıcı, bütüncül bakış açısı”
“Şu an en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda olan Türkiye’de mülteci kız çocuklarının da aynı durumda olduğunu biliyoruz. Mültecilerin sosyo-ekonomik durumları itibari ile toplumun en kırılgan gruplarından biri olmalarından dolayı mülteci kız çocukları için daha riskli durumlar oluşabilmektedir. Bu nedenle yürütülen bütün politikalarda mülteci kız çocuklarını da kapsayacak bütüncül bir bakış açısına sahip olmak gerekir. Sunulan bütün hizmetlerin mülteciler için ulaşılabilir olması adına mutlaka dil desteği sunulmalıdır. Ayrıca mülteci kız çocuklarının temel haklarına erişimlerini sağlamak, ihmal ve istismara karşı korumak, prosedürel engeller nedeniyle oluşabilecek dezavantajları ortadan kaldırmak adına savunuculuk faaliyetleri yürütülmelidir.
*İllüstrasyon için sanatçı Başak Günaçan’a teşekkür ederiz.