Türkiye’deki Dom ve Abdal Çocukların Eğitim Durumu: Gaziantep ve Şanlıurfa Örnekleri Raporu

Kırkayak Kültür Eylül 2020 Türkçe
Facebook Twitter

Kırkayak Kültür

Kırkayak Kültür, “Okumuşluk ele geçmez” – “Türkiye’deki Dom ve Abdal Çocukların Eğitim Durumu: Gaziantep ve Şanlıurfa Örnekleri” raporunda, Türkiyeli/Suriyeli Dom ve Abdal çocukların eğitime erişim durumunu değerlendirdi.

Kırkayak Kültür, “Okumuşluk ele geçmez” Türkiye’deki Dom ve Abdal Çocukların Eğitim Durumu: Gaziantep ve Şanlıurfa Örnekleri” raporu ile literatüre, Dom ve Abdal çocukların eğitime erişimde karşılaştıkları sorunların neler olduğuna dair mevcut durumu ortaya koymaya çalışarak katkı sunmayı amaçlıyor.

Okul müdürü ve öğretmenlerle görüşmeler

Antep ve Urfa’da Domların ve Abdalların yoğun yaşadığı ilçe ve mahallelerde yürütülen saha çalışması için Antep’te 75 yetişkin ve 30 okul çağındaki çocuklarla “akışkan görüşmeler”, yine 6 okulda toplam 6 okul müdürü, 4 müdür yardımcısı, 1 sınıf öğretmeni ve 1 rehber öğretmenle yarı yapılandırılmış görüşmeler, Urfa’da ise yaklaşık 30 yetişkin ve 20 okul çağındaki çocukla “akışkan görüşmeler” ve yine okul görüşmelerinde ise 3 okulda 3 okul müdürü, 2 müdür yardımcısı, 1 sınıf öğretmeni ve 1 rehber öğretmenle yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirildi.

Amaç eğitime bakış açısını ortaya koymak

Çalışmanın hedefi ise, Dom ve Abdal çocukların okul ile kurdukları ilişkiyi, okula kayıt ve okula devamsızlık durumlarını hem çocukların kendi bakışlarıyla hem de ailelerin ve okulun bakış açılarıyla ortaya koymak.

Kırkayak Kültür, saha çalışmasında ortaya çıkan sonuçları şöyle açıkladı:

“Öncelikle okulun, eğitim görmenin ve okula gitmenin anlamının ne olduğunun okullar (dahil oldukları ve temsil ettikleri mevzuatlar kapsamında) ve aile/çocuklar nezdinde farklılaştığının öne çıktığını gördük. Örneğin aileler için okulu ‘iyi okumuş olmak’ ilkokulu bitirmiş olup ortaokula başlayıp, okulu bırakmış olmak anlamına denk gelebiliyorken, okuldaki bir yöneticiye göre bu bir başarısızlık olarak karşılık buluyordu.

“Ya da aileler için ‘okula gitmek’ geçimlerini sağlamak için çıktıkları yollarda araba kullanmak için ehliyet ihtiyaçları için gerekli iken, uluslararası mevzuatlarda çocukların çocuk işçiliğinden korunmaları için gerekli görülmekte. Bir başka örnekte okuldaki yöneticilere göre okullar ‘ayaklarının dibinde’ iken aileler çocukları okullara yollamıyorlarken, Dom ve Abdal ailelerin kamuda yaşadıkları ayrımcılıkla kendi yaşam alanları dışına çıktığı an uzak olan bir okul tahayyülü ortaya çıkıyordu.

“Suriyeli Dom ve Abdallar içinse eğitime olan mesafeye savaş olan bir ülkeden geçici koruma statüsü ile yaşamak ve her an Suriye’ye gönderilebilme korkusu boyutu da ekleniyordu. Kimi ailelerin kayıtsız bir şekilde Türkiye’ye gelmiş olmaları okula kayıt olmayı olanaksız kılarken, her an yer değiştirebilme ihtimali de sabit bir okul düzenine dahil olmayı olanaksızlaştırıyordu.

Temel engel, ekonomik durum

“Bu aileler için önceliği eğitimden ziyade yaşayacakları yerin belli olması ve geçimlerini sağlayabilecekleri bir işlerinin olması kaygıları alıyordu. Eğitimin yukarıda bahsedilen örneklerde olduğu gibi, Şanlıurfa ve Gaziantep’te görüştüğümüz Dom ve Abdal aileler/çocuklar ve ulusal/ uluslararası eğitim politika ve uygulamalarında farklı şekilleniyor olmasının sebeplerine baktığımızda ailelerin ekonomik durumlarının kurumsal eğitimle ilişki kurmalarındaki temel engel olduğunu gördük.”

“Sınırlı gelirlerinin olması ailelerin çocukların okul masraflarını karşılayabilmelerine de olanak tanımıyor. Böyle bir durumda okul okuma-yazma öğrenilip, meslek edinmeye olanak sağlayacak bir yer olmaktan ziyade ekstra bir gider kapısı haline geliyordu.

“Diğer önemli bir sonuç olarak kamusal alanda yasal olarak nitelenmeyen, ‘kayıt dışı’ işlerde çalışıyor olmanın, toplumda marjinalleştirilerek gündelik yaşamda ayrımcı yaklaşımlara maruz kalmanın okula dahil olma/olamama konusunda önemli belirleyiciler oldukları ortaya çıktı.

Diğer engel, önyargı ve ayrımcılıkla karşılaşma

“Çocukların, kendi yaşam alanları dışına çıkarak kamuyla ilk tanıştıkları yerlerden biri, çoğunlukla ilki, olan okulda birçok önyargı ve ayrımcılıkla karşılaşmaları okula dahil olmaktan ziyade okulunda dışında kalmayı yeğleyecekleri bir durum olarak beliriyordu. Aileler çocuklarının diğer çocuklar ya da öğretmenler tarafından dışlanmaları, okul yolunda başlarına kötü bir halin gelebilecek olma ihtimallerindense okula hiç gitmemelerini tercih ettiklerini belirttiler.

“Okullarda geleneksel eğitim anlayışının dışına çıkabilecek, bu çocukların değer ve ihtiyaçlarını anlamaya çabalayan yöneticilerin olduğu okullarda çocukların eğitimlerine devam etmelerinin daha mümkün olabildiğini gözlemledik.

“Katılıcmılara göre okul, okuma-yazma öğrenilirse kazançlı çıkılabilecek ama mezun olunup meslek edinilebilmesi güç bir alan olarak kendini gösterdi. Çünkü ne okuldaki uygulamalar bu çocukları temsil ediyordu ne de okulun kendi amaçları bu çocukların hayatında bir karşılık bulabiliyordu.”

Kapsayıcı eğitimler sağlanmalı

Kırkayak Kültür, bu doğrultuda önerilerini ise şöyle sıralıyor:

  • Dom ve Abdal çocukların maruz kaldıkları okul içi ayrımcılığın ve kalıplaşmış önyargıların önlenmesi ve bu çocukların eğitime katılım oranlarının yükselmesi ve devamsızlık oranlarının düşmesi için okulların tüm personelleri (yönetici kadro, öğretmenler,memur ve diğer çalışanlar) özellikle bu toplulukların kültürleri konusunda bilinçlendirilmeli ve ayrımcılıkla mücadele kapsamında kapsayıcı eğitim konusunda eğitimler almaları sağlanmalı.
  • Okul ders kitap içeriklerinin ailelerin kültürlerini temsil edecek biçimde ayrımcı dilden arındırılmalı. Dom ve Abdallar ile ilgili ayrımcılığa sebep olacak deyim ve atasözü gibi klişeleşmiş ifadelerin ayaklanıp çıkarılması sağlanmalı.
  • Dom ve Abdal topluluklarında okur yazarlık oranının artırılması, ebeveynlerin çocukların eğitimi konusundaki duyarlılıklarını da arttıracaktır. Arzu eden yetişkinlere yaşam boyu eğitime erişimi kolaylaştırılmalı.
  • Dom ve Abdal topluluklarının yaşadıkları mahallelerde çocukların gidip ödev yapabilecekleri etüt merkezlerinin yerel yönetimler tarafından sağlamalı ve çocukların evde alamayacakları eğitsel destek bu merkezlerde verilmelidir. Ayrıca okuma-yazma öğrenmek isteyen aile üyeleri ile çocukları buluşturan etkinliklerle de bu etüt merkezlerinin kullanımı yaygınlaştırılmalı.
  • Bireysel öğrenme farklılıklarını göz önüne alarak çocuklarla birebir iletişimi sağlayabilmek adına merkezi müfredat yerine bireysel müfredat uygulamaları hayata geçirilmelidir ve Dom ve Abdal çocukların, okula devamsızlık ve okulu terk etme durumları hassasiyetle takip edilmeli bunu önlemek için gerekli tüm tedbirler alınmalı.