Ali Yiğit, çocuk olduğu için fikirlerinin pek sorulmadığından şikayetçi.
“Pek dikkate alınmıyorum. Ama dikkate alınmasını istiyorum. Mahallemizde sokağa çıktığımız zaman oyun alanlarına girmemizi istemiyorlar. ‘Arabalarımıza zarar vereceksiniz, burada oyun oynamayın’ diyorlar.
“Burası bizim oyun alanımız, siz de arabalarınızı park etmeyin o zaman. Bize yer kalmıyor.”
Bulmaca, gizem çözme oyunlarını çok seviyor, belki mahallesinde bu tarz oyun oynanabilen alanlar, merkezler açılsa çok daha mutlu olur Ali Yiğit.
“Bana biraz yalan geliyor, seçim falan”
Deniz ise hava kirliliğinin yeterince önlenmediğini düşünüyor. Ona göre trafikte çok fazla otomobil var. Karbondioksit, egzoz gazları, yeşil alanların azlığından yakınıyor.
“Neyse ki kültür sanat alanında yeterli alan var benim yaşadığım yerde.” diyor.
Sen belediye seçimlerine katılsan neler yapardın sorusu karşısında da tedirgin:
“Bana biraz yalan geliyor, seçim falan… Oralarda çalışmak istemem, yanlış yapma ihtimalim olabilir ve stresli geliyor bu bana.”
“İstanbul kalabalık ama küçük şehir”
Güney‘in ise ilginç bir fikri var:
“İstanbul kalabalık bir şehir ama bir de çok küçük bir şehir. Mesela Konya çok büyük bir şehir ve çok az insan yaşıyor. Ben de şöyle düşünüyorum, İstanbul’daki insanları Konya ile yer değiştirelim.”
“Bu şehirde fazla yaşayamayız”
İrem “Bence doğayı korumamız gereken yerde gökdelen dikmeye devam ediyorsak, bu şehirde daha fazla yaşayamayız.”
İstanbul’da 14 yaş altı 3 milyon 325 bin çocuk yaşıyor
İstanbul’da 0-4 yaş arası 1 milyon 160 bin, 5-9 yaş arası 1 milyon 104 bin ve 10-14 yaş aralığında 1 milyon 60 bin nüfusla toplamda 3 milyon 325 bin çocuk yaşıyor.
Çocukların sandıkta fikri sorulmuyor, istekleri, ihtiyaçları ne, dikkate alınmıyor. Peki, çocukların daha çok fikri sorulsa ya da onlar sandıkların öznesi olsa neler değişir?
İnformel Eğitim-çocuk istanbul, Stüdyo X İstanbul işbirliğiyle bu sorunun peşine düştü. Çocukların da oyunun önemli olduğunu düşünerek, “Dikkat Sandıkta Oyum Var” atölyelerini hayata geçirdi.
“Ama o zaman İstanbulumuz ilerlemez ki!”
9-14 yaş grubundan 150 çocukla atölyeler yürütüldü. Sultanbeyli, Eyüp, Beyoğlu gibi semtlerden özel ve devlet okullarından, farklı sosyo ekonomik kesimlerden çocuklar katıldı atölyelere. 23 Şubat, 2 Mart, 10 Mart ve 16 Mart tarihlerinde toplamda beş atölye düzenlendi.
Farklı belediyecilik anlayışı olan iki farklı gruba ayrılan çocuklar kendi partilerinin kampanyalarını yürüttüler.
16 Mart’taki son atölyede ortaya atılan fikirler de ilginçti. Neler konuşuldu çocuklar arasında?
“Bence kadınlar söz sahibi olsun, her yerde erkek var” dedi Demir.
Fatih‘in “şeffaf yönetim önemli” demesi üzerine biri, “ama karşı taraf gizli yanlarımızı bilmemeli” dedi. Elif buna, “Ama hep o psikolojiyle ilerlersek İstanbulumuz ilerlemez ki!” diye karşılık verdi.
İki farklı aday grubu oluşturuldu
çocukistanbul ekibi önceden belirledikleri iki farklı grubun yaklaşımlarını birbirine çok da yakın olmayan başlıklarla belirlediler. İstanbul’u mega kent yapmak isteyen grup B’nin, çevreci olmayan, İstanbul’u süsleyen yeni yollar, tüneller, köprüler yapmayı hedefleyen bir yaklaşımı vardı.
Grup A ise kadın bir adayla çevreci, yaşlıların, çocukların haklarını gözeten, katılımcı bir yaklaşımla seçimlere giriyordu. Çocuklar, yaşadıkları şehirle ilgili “şehir planlama”, “ulaşım”, “çevre ve yeşil alan”, “sosyal hizmetler”, “yönetim şekli ve anlayışı” başlıklarında kampanyalarını hazırladılar.
Çetingöz: “Çocuklar belediyeyi Cumhurbaşkanı ile özdeşleştiriyor”
B grubunun seçim kampanyasını yürüten çocukların inanmadıkları fikirleri savunurken çok zorlandığını söyleyen çocukistanbul’dan Eğitim Koordinatörü Sibel Çetingöz atölyeleri şöyle değerlendirdi:
“Ağırlıklı olarak ne istiyorlar, ne istemiyorlar, bunu görmek için önemliydi atölyeler. Atölye öncesinde yaptığmız beyin fırtınasında ‘belediye denilince aklınıza ne geliyor?’ sorusuna aldığımız cevap genel olarak, ‘Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı’ydı. Belediyeyi cumhurbaşkanıyla bağdaştırıyorlar.
“İstanbul’da yaşamak istemiyorlar”
“İstanbul’u seviyor musun? sorusuna ise ‘hayır’ diyenler, ‘oynayacak hiçbir alan yok’, ‘ağaç gördüğümde şaşırıyorum neredeyse’, ‘çocuk olarak tek başınıza yapabileceğiniz hiçbir şey yok’ gibi yanıtlardı.
Depremin çocuklar için çok önemli bir tema olduğunu belirten Çetingöz, ‘büyüyünce İstanbul’da yaşamak ister misiniz?’ sorusuna ise yüzde 95 gibi yüksek bir oranla ‘hayır’ cevabını verdiklerini belirtiyor.
“Kendimi çok sorumlu hissettim”
Oylamalar gizli oldu ve hem çocuklar hem de aileler oy kullandı. B için çalıştığı halde A grubuna oy veren çocuklar çoğunluktaydı ve her atölye sonundaki oylamalarda A grubu açık ara farkla kazandı.
Son seçimlerin oyları sayılırken çocuklar oldukça coşkuluydu. Peki, onlar için oy vermek nasıl bir duyguydu?
“Çok iyi bir histi. Kendi rızamla, kendi tuttuğum partiye oy verdim.”
“18 yaşımızın beklenmesine gerek yok, bize de bazı haklar verilebilir, bizim de haklarımız var.”
“İnsanların bize bir şey yapmamızı söylemeden özgürce oy kullanmak güzeldi.”
“Sizi yönetecek kişiyi kendinizin belirlemesi çok gurur verici ve eğlenceli”
“Kendimi çok sorumlu hissettim, çünkü benim oyumla bir şeye karar verilecekti.”
“18 yaşımızı niye bekliyorlar, şimdi de söyleyecek sözümüz var.”
Çocukların İstanbul’uHazırladıkları kampanyaların, sloganların, yaptıkları konuşma ve tartışmaların, yönelttikleri soru ve yorumların sonunda çocuklar yüzde 75’e yakın bir oy yüzdesiyle şöyle bir İstanbul seçtiler:
|
(AÖ)