“Sporda çocuk haklarını koruyacak bir sistem kurulmalı”

Facebook Twitter

İstanbul Bilgi Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu ve Çocuk Çalışmaları Birimi Koordinatörü Gözde Durmuş, spor alanında yaşanan çocuk hakkı ihlallerine dikkat çekerek bu ihlallere karşı hayata geçirilmesi gereken önlemleri paylaştı.

Spor yapmak Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 31. maddesine göre her çocuğun hakkı. Taraf Devletler çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde) bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanırlar.

Çocukların spora özgü farklı ihmal ve istismar biçimleriyle de karşılaşabildiklerini belirten iki akademisyen, spor alanında çocuğun iyi olma halinin sağlanabilmesi için tüm paydaşların dâhil olduğu bir çocuk koruma sisteminin kurulması gerektiğine dikkati çekti.

Dr. Öğr. Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu, spor alanında ihmalin önlenebilmesi için her şeyden önce çocuğu her türlü zarardan koruyacak güvenlik önlemlerinin eksiksiz bir biçimde alınması gerektiğini söyledi.

Hacısoftaoğlu şöyle devam etti:

“Maçlar ve antrenmanlar sırasında çocukların kullanması gereken kask veya dizlik gibi güvenlik ekipmanlarının temininden spor salonunda uygun hava sıcaklığının sağlanmasına, tuvaletlerin hijyenine, soyunma odalarında mahremiyetin korunmasına kadar her alanda gerekli önlemler alınarak çocuğun güvenliğini sağlamak yetişkinlerin yükümlülüğü.”

Antrenör ve çocuk ilişkisi

Spora özgü fiziksel istismar biçimleriyle karşılaşılabildiğini aktaran Hacısoftaoğlu ayrıca şunları söyledi:

“Sporda başarı kazanmanın mottosu olarak ‘acı yoksa kazanmak yok’ anlayışı sıklıkla karşımıza çıkıyor. Oysa çocukların acı çekmeden, spordan keyif alarak bu alana katılabilmelerini sağlayabilmemiz gerekiyor. Çocuğun yaşına uygun olmayan antrenman programlarına dâhil edilerek gelişiminin engellenmesi, oyun sırasında yaralanmasına rağmen oyuna devam ettirilmesi, fiziksel gelişimine uygun olmayan yaşından büyük takımlarda oynatılması, çocuklara antrenman sırasında bir alet fırlatmak veya fiziksel şiddet uygulamak bu istismar biçimine örnek verilebilir.

“Türkiye’nin spor kültüründe ne yazık ki çocuk ne kadar zorlanırsa o kadar başarılı olur anlayışı çok yaygın. Özellikle antrenörlerde çocuğa bağırmanın, ona kötü davranmanın onun spor alanındaki başarısını artıracağı yaklaşımıyla çok sık karşılaşıyoruz. Tüm bu davranışlar çocuğa karşı bir motivasyon aracı olarak kullanılsa da duygusal istismar anlamına geliyor.”

Bireysel sporlarda antrenör ile çocuk arasında olması gereken mesafenin çoğu zaman kaybolduğunu belirten Hacısoftaoğlu, “Çocuğun başarısını engelleyecek olsa dahi bir şekilde antrenöre bağlı olma durumu devam edebiliyor. Mutlaka yetişkin ve çocuk arasında olması gereken mesafenin korunması gerekiyor” dedi.

İstismara karşı önlemler

Spor alanında çocuklara yönelik cinsel taciz ve istismara karşı alınması gereken önlemleri de paylaşan Hacısoftaoğlu, “Çocukların özellikle bireysel sporlarda yetişkinle birebir çalışması gerekiyor. Böyle durumlarda çocuğun yetişkinle izole bir ortamda yalnız kalmaması, mutlaka başkaları tarafından da görülebilir ortamlarda çalışması gerekiyor. Sporun beden merkezli oluşu, antrenörün çocukla bedensel temas kurmasını gerektiriyor. Burada davranış kodlarının spora özel olarak düzenlenmesi, tüm yetişkinlerin ve çocuğun bundan haberdar olması çok önemli. Diğer yandan, herhangi bir sorun yaşandığında çocuğun beyanı bizi harekete geçirmeli. Yani beyana bağlı olarak soruşturmayı başlatmalıyız” dedi.

Hacısoftaoğlu ayrıca özellikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın mutlaka sporda çocuk koruma ilkelerinin yürürlüğe girmesi ve bu alanın çocuklar için güvenli bir alan olarak kurulması için gerekli politikaların hayata geçirmesi gerektiğinin altını çizdi.

“Mevcut algı dönüştürülmeli”

BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi Koordinatörü Gözde Durmuş ise şunları söyledi:

“Hem Türkiye’de hem de dünyada çocuk koruma meselesi ile ilgili şöyle bir sorunla karşılaşıyoruz. Genellikle çocuğa yönelik ihmal ve istismar davranışları yaşandıktan sonra müdahale ediyoruz. Oysaki bunlar yaşanmadan önce çocuğun güvenliğini ve iyi olma halini sağlayacak her türlü düzenlemenin yapılması gerekiyor. Bunun için her şeyden önce mevcut algıyı dönüştürmek gerekiyor. Çocukla teması olan herkesin bu konuda bilinçli olması gerekiyor.”