Yetişkinler olarak çocukların üzerindeki gücü, iktidarı ne kadar sorguluyoruz?
Bu soruyu kendimize sık sık sormamız gerektiğini söylüyor Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği‘nden psikolog Nurgül Öz.
‘Yetişkin merkezci’ bir düzen içinde olduğumuzu belirten Öz, bu düzenin biz yetişkinlere pek çok güç verdiğinin altını çizerek birkaç örnek veriyor:
“Çocukların bedenine dilediğimiz gibi dokunmak, çekiştirmek, bağırmak, azarlamak, onları ilgilendiren tüm kararları onlar adına almak, zaman tanımamak, aşağılamak, bilgiden mahrum bırakmak.”
“Çocukları ahmak yerine koyma anlayışı hâkim”
“Cinsel istismarı önlemede, çocuklara kendilerini korumalarını öğretmekten çok, yetişkinlere çocukları istismar etmemelerini anlatmak önemlidir.” CŞMD olarak bu yaklaşımı benimsiyorsunuz. Bakım verenler tarafından çocuklara sürekli kendilerini nasıl koruması gerektiği, “hayır” demesi gerektiği telkin ediliyor. Cinsel istismarla mücadele sorumluluğu neden daha çok çocuklara yükleniyor?
Mücadele sorumluluğunun çocuğa yüklenmesi hem cinsel istismar kavramının hem de çocuk olgusunun algılanma şekliyle ilgili. İstismar yabancılardan gelir, çocuğu kandırırlar gibi düz bir algı var. Peki, çocuğun yakın çevresindeki yetişkinler; onlar çocukları kandırmadıklarını söyleyebilirler mi gönül rahatlığıyla? En kaba tabiriyle çocukları ahmak yerine koyma anlayışı hâkim. Hakları olan, saygı duyulması gereken birer birey olarak algılanmıyor çocuklar. Çocuk haklarının bunca ihlal edildiği, çocuklara bırakın “hayır” sözcüğünü, herhangi bir söz hakkının tanınmadığı bir toplumsal yapıda onlara “hayır” demeyi öğretme telaşı asıl ahmakça olan.
Çocuklar elbette bedensel haklarını öğrenmeli. Bunun için yaşa ve gelişime uygun, güçlendirici ve kapsamlı cinsellik eğitimini savunuyoruz. Böylece çocukların bedenleriyle ilgili alacakları ilk mesaj “kendini koru kolla” olmayacak. Çocuklara “hayır, kendini koru” dediğimizde sorunun kaynaklarını ve istismarın çoğunlukla çocuğun yakınlarından geldiğini görmezden gelmiş ve belki de kendimizi rahatlatmış oluyoruz.
Sık karşılaşılan yanlış inanışlar neler?
Cinsel istismar ile ilgili en yaygın yanlış algı nedir sizce? Hangi yanlış inanışlarla daha sık karşılaşıyorsunuz?
Sadece cinsel organa yönelik, penetrasyon içeren şiddet türlerini istismar olarak tanımlamak en yaygın yanlış düşünce. Çocukla flörtleşmek de, bedenine yönelik “şaka, mizah, övgü, ödül, ceza” amaçlı sözler ve sınır ihlalleri de, interseks bebeklere yapılan cinsiyet atama ameliyatları da birer cinsel istismar türüdür. Bu konularda kendimizi bilgilendirmek zorundayız. Aksi halde bir yandan güçsüzleştirdiğimiz, aciz kıldığımız bir şeyi öte yandan korumaya çalışarak zaman kaybediyoruz.
“Çocuk istemiştir, rızası vardı”, “O, öyle sanmıştır, uyduruyor.” “Bir kereden bir şey olmaz”, “Bildirirsek hayatı kararır, zamanla unutur nasılsa.” Aynı anda yine çocuğu nesneleştiren, çocuğu “sözüne güvenilmez” atfeden ya da suçun faturasını çocuğa kesen “mağdur suçlayıcı” bu söylemlerle de sık karşılaşıyoruz.
İstismarı bildirmek neden önemli?
İstismar bildirim süreçlerinin daha iyi işletilebilmesi için. İstismar eden kişinin başkalarına zarar vermemesi için. İstismarın ciddi bir mesele olduğunun idrak edilebilmesi için.
Korkutmamak, utandırmamak, suçlamamak
Bir çocuğun cinsel istismara maruz kaldığını anlar ya da görürsek ne yapmalıyız? Çocuk kendi de bize anlatabilir bu durumu tabii… Çocuğa nasıl yaklaşmalıyız?
İyi bir dinleyici olmak, korkutmamak, utandırmamak, suçlamamak en önemli adımlar. Bildirim konusunda yetersiz hissediyorsak, güvendiğimiz bir başka yetişkinden ya da bu alanda çalışan sivil toplum kurumlarından destek isteme seçeneğimiz var. Bu konuda hazırlanmış iyi bir video içeriği Türkçeleştirdik.
Cinsel ihmal nedir?
Yetişkinler olarak çocukların üzerindeki gücü, iktidarı ne kadar sorguluyoruz?
Çok önemli bir soru. Bu soruyu kendimize sık sık sormalıyız. Yetişkini merkeze alan yetişkin merkezci* bir düzen içindeyiz. Bu düzen bize yetişkinler olarak pek çok güç sunuyor. Çocukların bedenine dilediğimiz gibi dokunmak, çekiştirmek, bağırmak, azarlamak, onları ilgilendiren tüm kararları onlar adına almak, zaman tanımamak, aşağılamak, bilgiden mahrum bırakmak. Ebeveyn ya da bakım veren olsun olmasın; insan gelişimi, çocuk gelişimi, saygı, sınırlar konularında eğitime herkesin erişebilmesi gerekiyor. İhmal, istismarın temel kaynaklarından biri. Çocukları ve ergenleri cinsel gelişimlerini destekleyecek bilimsel bilgiden mahrum bırakmak cinsel ihmaldir ve sonuçlarından hepimiz sorumluyuz.
Mesele çok boyutlu
Çocuk istismarını anlatırken kavramların kullanımı ne kadar önemli? Kavramlar, tanımlamalar dilimize nasıl yansımalı? CŞMD olarak bu konuyla ilgili çalışmalarınız var mı?
Dernek olarak kavramlar konusunu çok önemsiyoruz. Çünkü kavramlar, konuyu algılama ve tepki gösterme biçimlerimizi etkiliyor. Örneğin; “çocuk pornosu”, “çocuk gelinler” gibi kavramları düşünelim; bu kavramları bu şekilde kullanmak zamanla bu eylemleri normalleştirmeyi beraberinde getiriyor. Biz de, pek çok hak temelli başka oluşum gibi, bu kavramlar yerine bunların istismar türü olduğunu vurgulayan kavramların kullanılmasını öneriyoruz. “Çocukların cinsel istismarına ilişkin materyaller”, “çocuğun evlilik yoluyla istismarı” gibi… Bu kavramlar aynı zamanda meselenin çok boyutluluğunu ve dinamik yapısını da işaret ediyor.
*“Yetişkin merkezcilik” / “yetişkincilik”’ yani yetişkinlerin çocuklar üzerinde sahip oldukları güç ve iktidar. Çocuğu bir birey olarak değil, yetişkinin uzantısı, yetişkinin sahip olduğu bir ürün, bir araç ve nesne olarak gören bu yaklaşım, çocuklara yönelik ayrımcılığın temel sebeplerinden biri. Kısaca, her şeyin merkezinde yetişkini görmek, yetişkin olduğu varsayımıyla hareket etmek.
Bu etkinlik çocuklar için mi?
23 Nisan Çocuk Bayramı geride kaldı. Yine trajikomik ya da çocukların mağdur edildiği gösteri ya da etkinlikler yapıldı. Düzenleyicisi ya da katılımcısı olabileceğimiz bu etkinliklerle ilgili nelere dikkat edilmeli?
Bu etkinlikleri planlarken çocukların bedenleri üzerindeki söz hakları başta olmak üzere tüm haklarını gözettiğimizden ve etkinliklerin çocuklar için risk oluşturmadığından emin olmamız için kendimize sorabileceğiniz birkaç soru: Bu etkinlikle ilgili çocukların görüşünü aldım mı? Bu etkinlik katılan ya da seyreden çocuklar açısından herhangi bir risk barındırıyor mu? Etkinlik yetişkinlerin ihtiyacını mı karşılıyor, çocukların mı? Yetişkinler eğlensin diye mi tasarlanmış yoksa çocuklar da eğleniyor mu? Bu etkinliği kurumum için mi organize ediyorum, çocuklar için mi?