“Pandemide ekran süresindeki artış yüzde 500”

Ayşegül Özbek
Facebook Twitter

Karantina ve uzaktan eğitim döneminde çocuklar ekran başında daha çok vakit geçirdi. UNICEF’in verilerine göre dünya çapında 1,5 milyar çocuk pandemi nedeniyle okuldan uzak kaldı. Parents Together vakfının 3000 ebeveynle gerçekleştirdiği bir anket, pandemi öncesine göre ekran süresindeki artışın yüzde 500 olduğunu gösteriyor.

Bu süreçte siber zorbalık vakalarında da artış gözlendi. Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi ve Dijital Medya ve Çocuk sitesi yöneticisi Dr. Esra E. Bilgiç, öğrencisi Begüm Suyolcubaşı’nın yaptığı araştırmayı dayanak göstererek, “Özellikle ortaokul yaş grubu, literatüre geçen siber zorbalıkların en fazla görüldüğü dönem” bilgisini veriyor.

“Etkileşimli iletişim önemli”

Dijital medya kullanımında yaş sınırlamaları nelerdir? Hangi yaşta çocuğu nasıl yönlendirmeliyiz?

Öncelikle her yaşta çocuk için temel bir yaklaşım olarak ailenin bu konuda çocuğuyla gireceği etkileşimli iletişimin önemini vurgulamakta fayda var. En önemli prensip hiçbir yaşta, hiçbir çocuğu dijital araçlarla süresiz olarak tek başına bırakmamak. Anne babaların, her yaşta çocukla, dijital araçlarla neler yapılabileceği, dijital dünyanın ne gibi riskleri olabileceği hakkında konuşmaları her şeyi olumlu yönde değiştiriyor. Bununla birlikte her yaşta günlük hayat dengesi gözetmenin önemi de unutulmamalı. Yani çocuğunuz günlük yaşamı içinde uykuyu, fiziksel aktiviteyi, beslenmeyi, akranları ve aile bireyleriyle sosyalleşmeyi, çevrimdışı oyunu, deneyimle öğrenmeyi, açık havada vakit geçirmeyi yeterli ve dengeli bir şekilde sürdürüyor mu?

3-6-9-12 yaş kuralı

Bundan sonra 3-6-9-12 yaş kuralını akılda tutmakta fayda var. 3 yaşından önce hiçbir dijital mecra ile çocuğu tek başına bırakmamak, 6 yaşından sonra kontrollü bir şekilde ve doğru içerik seçerek dijital oyunlar oynamasına izin vermek, çocukların 9 yaşından önce tek başına internete girmemelerine dikkat etmek, 12 yaşından önce sosyal medya mecralarında olmamalarını sağlamak gibi temel prensipleri gözetmekte yarar var. Bir de benim çok önemsediğim bir husus, çocukların çevrimiçi araçlarla odalarında tek başlarına kalmamaları. Çocuklar dijital araçları ailenin ortak alanlarında kullanmalı.

“1,5 milyar çocuk pandemi nedeniyle okuldan uzak kaldı”

Pandemi sürecinde çocukların dijital medya kullanımı arttı. Uzaktan eğitimle birlikte ekran önünde daha sık vakit geçirmeye başladılar. Bu süreçte çocuklar dijital medya kullanımından nasıl etkilendi, ne gibi veriler, bulgular çıktı ortaya?

UNICEF’in verilerine göre dünya çapında 1,5 milyar çocuk pandemi nedeniyle okuldan uzak kaldı, bunların büyük çoğunluğu dijital ortamda eğitim almaya ve sosyalleşmeye başladı. Farklı ülkelerde yapılan farklı araştırmalar, örneğin Quostudio araştırması, pandemi sonrasında çocukların online aktivitelerle geçirdikleri zamanın pandemi öncesine göre yüzde 100’den fazla arttığını ortaya koyuyor.

Hatta Parents Together vakfının 3000 ebeveynle gerçekleştirdiği bir anket, pandemi öncesine göre ekran süresindeki artışın yüzde 500 olduğunu gösteriyor. UNICEF, WHO, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) gibi bazı kuruluşlar artan ekran süresiyle birlikte artan çevrimiçi risklere dikkat çekiyor. BM verilerine göre, ABD’de 2019’da çocukların cinsel istismarına yönelik yaklaşık 70 milyon görsel ve video tespit edilmişken, bu oranın pandemi sonrasında artışa geçtiği belirtiliyor.

“Online eğitim için hiç duymadığımız platformlara kişisel verimizi verdik”

21 Eylül’de yüz yüze eğitim tekrar başlayacak. Uzun süre ekran başında kalan ve dersleri internetten takip eden çocukları ve eğitimcileri neler bekliyor? Bu süreçte, takip edebildiyseniz eğer, çocukların, ebeveynlerin dönüşleri nasıldı?

Çocukların daha uzun süre ekran başında kalmaları, daha fazla riske maruz kalma ihtimalini de arttırıyor. Örneğin bu süreçte kişisel verilerin korunması meselesi asla göz ardı edilmemeli. Aileler olarak hepimiz online eğitim için birden ve hızlı bir şekilde, daha önce hiç duymadığımız platformlara pek çok kişisel bilgi ve verimizi vermeyi kabul ederek üye oluverdik. Oysa kişisel verilerin korunması meselesi asla gözardı edilmemeli, bu konuda bilinçlenmeye gerek var.

Bunun için İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü’nün #KişiselVerimOyuncakDeğil diyerek hazırladığı “Çocuklara Dijital Öğütlerimiz” kitapçığının okunmasını şiddetle öneriyorum. Çocukların çevrimiçi ortamda daha uzun sürelerle kalmaları, daha fazla riske maruz kalma ihtimallerini arttırıyor.

“Pandemide siber zorbalık vakalarında artış oldu”

Siber zorbalığın türleri nelerdir, çocuklar ne gibi zorbalıklara maruz kalıyor? Böylesi bir durumda ebeveynler çocuklara nasıl yaklaşmalı? Siber zorbalığa maruz kalmış kişinin ve arkadaşlarının, zorbalığı tekraren üretmemek adına, tutumu nasıl olmalı? Pandemiyle birlikte siber zorbalık da arttı diyebilir miyiz?

Pandemi sürecinde siber zorbalık vakalarında artış olduğunu duyuyorum. Siber zorbalık eden kişi dijital ortamda arkadaşlarını tehdit edebilir, küçük düşürebilir, gruptan dışlamak amacıyla ayrımcılığa maruz bırakmaya çalışabilir. Yüksek lisans öğrencim Begüm Suyolcubaşı‘nın bu konuda benim danışmanlığımda yazdığı yüksek lisans tezinin bulgularını paylaşarak yanıt vereyim.

Özellikle ortaokul yaş grubu, literatüre geçen siber zorbalıkların en fazla görüldüğü dönem. Ergenliğe giriş, eski arkadaşlardan ayrılma ve farklı bir dönemece girmek sebepler arasında. Sınıf öğretmeni kavramının olmadığı ve adaptasyonun zor olduğu bir dönem olduğu için çocuklar ortaokul döneminde hırçınlaşabiliyor.

“Temel sorun, ‘zorbalık’ adının tanımlanmaması”

Yeni sınıf ortamında çocuklar akranlarını kendileri gibi görüyorlar. Daha önce sosyal medya hesapları varsa ve ailelerinin denetiminde kullanmışlarsa, ortaokul döneminde çevrimiçi hayata da bireysel katılım göstermeye başlıyorlar. Siber zorbalıkla ilgili en temel sorun çocukların veya ergenlerin yaşadıkları zorbalığı çoğu zaman adını koyarak “zorbalık” olarak tanımlayamamaları. Bunu bu şekilde tanımlayabilmeleri için öncelikle bu konuda bilgilendirilmeleri gerekiyor. Bu bilgilendirme sürecinde çocuklara yaşadıkları sıkıntılar karşısında sessiz kalmamaları, yaşadıklarını aile veya öğretmenleriyle paylaşarak onlardan destek almak üzere yüreklendirilmeleri çok önemli.

“Çocukların YouTube’da var olmalarını yasaklamak doğru değil”

Çocuklar-özellikle youtube’da- içerik de üretiyor. Bu dijital medya ve çocuk hakları açısından dünyadaki uzmanlar tarafından nasıl yorumlanıyor, siz nasıl bakıyorsunuz?

Bu konuya tek bir perspektiften yanıt vermeyi doğru bulmuyorum. Çok boyutlu, çok perspektifli bir mesele. Şöyle ki paternalist ve korumacı bir yaklaşımla çocukların YouTube’da var olmalarını yasaklamak gibi bir yaklaşımı doğru bulmuyorum. Çocuk hakları perspektifinden bakıldığında YouTube çocukların ifade ve katılım haklarını kullanmaları için ortam sağlayan önemli bir platform.

“Ebeveynlerin rolü önemli, endüstri de destek olmalı”

Öte yandan çocukların kişisel verilerin gizliliği ve mahremiyet bakımından da çok sorunlu bir alan. Çocukların istismara ve siber zorbalığa açık hale gelmesine sebep olabilecek pek çok risk barındıran bir platform. Çocuğun yüksek yararı, çocuğun iyi olma hali, çocuğun kişilik haklarının korunması gibi pek çok hususun da göz önünde bulundurulması ve çocuğa özne olarak yaklaşılması gerekiyor. Burada asıl mesele şu; YouTube kurumsal bir şirket olarak tüm bunları bir arada gözeten nasıl bir politika benimsemeli? Çocukları çevrimiçi risklerden uzak tutma sürecinde ebeveynlere elbette önemli bir yönlendirme rolü düşüyor ancak endüstri de destek olmalı.

Geçen hafta, iki youtuber’ın Diyarbakır’daki çocuklara “sosyal deney” adı altında yaklaşımları ve görüntülerini yayınlamaları konuşuldu. Çocuklar sosyal medyada üreten, tüketen olmanın yanı sıra bu tip durumlarla da karşı karşıya kalıyorlar. Siz alanınız açısından bu haberi nasıl yorumladınız?

Çocuk hakları ve medya perspektifinden bakıldığında çok sorunlu bir vaka. Söz konusu video veya fotoğrafın çocuğun yararına paylaşıldığı iddia edilse bile, hiç kimsenin, hiçbir çocuğun görüntüsünü, izinli veya izinsiz, çocuğun veya ailesinin rızasını alarak veya almayarak, sosyal medyada yayınlama hakkı yoktur.

Yasaklama, yönlendir

Dijital Medya ve Çocuk Platformu’nun “Yasaklama yönlendir” mottosu nedir?

Dijital medya çocuk ve gençlerin tartışılmaz gerçeği; dijital dünya onların sosyalleşme, üretme, öğrenme, eğlenme, kendilerini ifade etme alanı. Yapılan araştırmalar, doğru ebeveyn yönlendirmesi ve arabuluculuğuyla dijital dünyada doğru yaşta doğru şekilde var olmayı öğrenen çocukların risklerden en iyi şekilde korunabileceğini gösteriyor. Dijital medya kendisine yasaklandığı için dijital dünyada var olmayı hiç öğrenememiş olan veya ebeveyn yönlendirmesi olmadan çevrimiçi ortamlarda tamamen kendi başına, sınır konmadan bırakılan çocukların ise potansiyel risklerden gerçekten zarar görme ihtimalinin çok yüksek olduğunu biliyoruz. Bu nedenle kurucusu olduğum Dijital Medya ve Çocuk platformunun hedef kitlesi olan ebeveynlere, hak temelli pozitif ebeveynlik yaklaşımı doğrultusunda, çocuklarını bu dünyada nasıl yönlendirebileceklerini anlatmayı amaçlıyoruz.