Elmalı Davası’nda, gizli kalması gereken belgelerin ortalığa saçılması, (Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, 5 Temmuz’da ne ses kayıtlarının ne de çizimlerin söz konusu davaya ait olduğunu açıkladı, müdahil avukatlar ise aksini iddia ediyor) avukatların ve ruh sağlığı uzmanlarının uyarılarını beraberinde getirdi. Söz konusu belgelerin internette hızla yayılmasının ardından, pek çok deneyimli gazetecinin de yaptıkları yayın ve paylaşımlarda bunları kullandıklarını gördük. Sanıkların tahliye edilmesine karşı toplumsal infialin oluşmasında ve sürdürülmesinde bu paylaşımların büyük bir etkisi olduğu ya da toplumun acı ve dehşet verici de olsa gerçeği bilmeyi hak ettiği gibi argümanlarla görsellerin yayınlanmasını savunanlar olsa da, bu infialin istismara uğrayan çocuk açısından ağır bir bedeli var.
Şüphesiz, haberlerde kullanılan görseller ve detaylar yaşananların gerçekliğinin daha iyi idrak edilmesini sağlıyor. Özellikle günümüzde dünyanın dört bir yanından fotoğraflar ve videolar eşliğinde gelen şiddet haberlerine maruz kalan okurun/izleyicinin dikkatini ve vicdanını herhangi bir görsel ve ayrıntı içermeyen üç dört satırlık bir haberle uyarabilmek güç. Fakat çocuklarla ilgili haberler söz konusu olduğunda, uzmanlara göre öncelik etki yaratmak değil çocuğun menfaati olmalı.
Çocuklarla röportaj yaparken nelere dikkat etmek gerektiğini Akın Art ilgili yazısında çeşitli kılavuzlara yer vererek detaylı olarak derlemişti. Bu yazıda, bir kaynağa daha değinmek gerekirse ABD merkezli Education Writers Association’ın (EWA) kılavuzunda yazanlar yol gösterici olabilir.
- Doğrudan bu kişilerin şiddetine maruz kalmadığı sürece, aile bireylerinden ya da korumasında olduğu kişilerden onay alın.
- Akran zorbalığı, derslerde başarısızlık ya da uyuşturucu kullanımı gibi konularda çocuğun sözlerinden alıntı yapacaksanız kesinlikle aileden izin alın.
- Çocukla görüşme yapmak konusunda kesinlikle ısrarcı olmayın ve söyleşi teklifini reddedebileceğini kendisine önceden söyleyin.
- 10 yaş üstü çocuklara söyleşi için yer ve zamanı seçme hakkı verin, daha gençler için ise bir ebeveynin ya da öğretmenin tavsiyesine kulak verin.
- Tercih ederse yanında bir yetişkinin ya da arkadaşının olmasını kabul edin.
- Görüşme için çocuğu rahatsız etmeyecek ve izole olmayan bir mekân seçin.
- Çocuğa, tüm sorulara cevap vermek durumunda olmadığını anlatın, “off the record”un ne olduğu hakkında bilgilendirin ve diledikleri zaman görüşmeyi durdurmalarına izin verin.
- Ayrılırken çocukla, ailelerinin ulaşabileceği iletişim bilgilerinizi paylaşın ve her türlü soruya açık olduğunuzu belirtin.
- Yazının yayınlanmadan önce görülmesi ve üzerinde değişiklik yapılması taleplerinde yetişkinlere karşı olduğunuzdan daha esnek olun. Yazınızı yayından önce gönderme zorunluluğunuz olmasa da çocuğun haberde nasıl yer alacağı konusunda tam olarak bilgilendirildiğinden emin olun.
- Görüşmeleri sosyal medya üzerinden yapmaktan kaçının.
- Şiddete maruz kalmış, bir yakınını kaybetmiş ya da bir biçimde travmatize olmuş bir çocukla, özellikle olayın hemen ardından görüşmekten kaçının. Böyle yapmanız durumunda:
- Ebeveyninin ya da güvendiği bir yetişkinin onayını alın ve görüşme sırasında onun orada bulunmasını sağlayın. Çocuğun görüşmeden herhangi bir şekilde zarar görmeyeceğinden emin olun.
- Sakin ve güvenli bir yer seçin ve çocukta korku ya da rahatsızlık emareleri görmeniz durumunda görüşmeyi derhal durdurun.
- Sorularınızı çocuğun duygularını yönlendirebilecek şekilde sormayın, açık uçlu sorular sormaya özen gösterin.
- Kendisinden edinmiş olduğunuz ve daha sonra diğer kaynaklarla doğrulamaya çalışacağınız bilgileri görüşme sırasında çocukla ters düşecek şekilde sorgulamayın.
“Çocuğun cinsel istismara uğradığını söylemek yeterli, detaya gerek yok“
Özellikle çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarında gazetecilerin dikkat etmesi gerekenlerin anlatıldığı daha detaylı bir kılavuz ise, eski bir gazeteci olan ve hâlihazırda ABD’nin Utah eyaletinde Çocuk ve Aile Hizmetleri Departmanı’nda çalışan Sarah Welliver tarafından hazırlanmış.
Center for Journalism Ethics’in sitesinde yayınlanan Natalie Yahr imzalı “Gazeteciler çocuklara yönelik cinsel istismar haberlerini yazarken neyi yanlış anlıyor ve bu nasıl düzeltilebilir” başlıklı yazıda, Welliver’in kılavuzunun yanında, ABD’nin Chicago eyaletinde yaşanan bir çocuğa yönelik cinsel istismar vakasının medyada ele alınış biçimine yer veriliyor. Yazdığı haberi daha sonra eleştiriler doğrultusunda revize eden Chicago Tribune, olayı ilk duyurduğunda her ne kadar çocuğun ismine yer vermemiş olsa da, yaşananları detaylı biçimde aktarmış; haberde ayrıca çocuğun polis memurlarıyla konuşmalarına ve mahkemede söylediklerine de yer verilmiş. Haberin ilk hâliye ilgili konuşan psikolog Jennifer Cain’in söyledikleri, Türkiye’de yaşayan gazeteciler açısından da yol gösterici olabilir:
“Çocuğun cinsel istismara uğradığını ya da cinsel saldırıya maruz kaldığını söylemek yeterli. Çok fazla detay vermek olayın pek çok tarafına çok daha fazla zarar verme riski barındırıyor.”
Cain’in bir diğer uyarısı ise internet çağında yazılan her şeyin kalıcı olmasının çocuğun ileriki hayatını da etkileyecek olması: “O çocuğun yaşadıklarını geride bırakmak için ne kadar çabaladığını, bunun ne denli acı verici olduğunu ve 7 yaşında bir çocuk olarak bütün yaşadıklarının çevrim içi ortama taşındığı hakkında hiçbir fikri olmadığını bir düşünün. Bunun çocukta yaratacağı dehşet ve aşağılanma duygusunu hayal edin.”
Welliver’in kılavuzuna gelecek olursak, nasıl yapmalı ve nasıl yapmamalı sorularına pratik ve net cevaplar vermesi açısından özetlenmesinde yarar var:
- Çocuğun kimliğinin ortaya çıkmasına yol açacak bilgiler vermekten kaçının. Kamu yararı ve toplum güvenliği adına verilmesi zorunlu olan bilgiden fazlasına yer vermeyin. (Burada Elmalı Davası özelinde düşünecek olursak, sanıkların isim ve soyisimlerinin açıkça yazılması ve fotoğraflarının yayınlanması hukuki anlamda sorunlu olmasının yanında, çocuğun menfaati açısından da yanlış.)
- Cinsel istismarı tanımlarken yumuşak sözcükler kullanmak, yapılanın ciddiyetini azaltabilir. Hukuki ya da tıbbi terimler kullanmaya özen gösterin.
- Cinsel ilişkiye rıza verme olarak yorumlanabilecek sözcükler kullanmaktan kaçının. “İlişkiye girdi”, “birlikte oldu” gibi ifadeler kullanmayın. Çocuğun rıza verdiği yönünde açıklamaları olsa dahi kanunlara göre çocuğun cinsel ilişkide rızası yoktur. (Fakat Türk Ceza Kanunu’nun “reşit olmayanla cinsel ilişki” başlıklı 104. maddesi, “cebir, tehdit ve hile olmaksızın” on beş yaşını bitirmiş çocuğun istismarında failin cezalandırılmasını şikâyete bağlıyor.)
- Cinsel istismarı, maruz kalan kişi üzerinden değil fail üzerinden aktarın.
- Çocuğun seks işçiliğine zorlanarak istismar edildiği durumlarda olayı haberleştirirken faille ilgili “para karşılığı cinsel ilişkiye girmekle suçlanan” gibi ifadeler değil “tecavüzle suçlanan” gibi ifadeler kullanın.
- Çocuğun dış görünümü, kıyafetleri, yaşam tarzı, konuşmaları, tahmini yaşı ya da failin toplumdaki statüsü gibi mağdur suçlayıcılığa yol açabilecek ayrıntılara yer vermekten kaçının.
- Toplumsal infial yaratmak amacıyla da olsa istismara dair detay vermekten kaçının. Olayı, canavar ruhlu aile, akrabalar ya da tanıdıkların gerçekleştirdiği tekil bir trajedi olarak sunmayın. Bu yaklaşım, konunun daha geniş ölçüde tartışılmasını ve ileride gerçekleşecek istismar vakalarının önlenmesine yönelik adımların atılmasını engeller.
- Haberinizde, toplumun çocuk istismarının yaygınlığıyla ilgili bilinçlenmesi ve istismarın nasıl bildirileceği gibi konuların yanı sıra istismarın önlenmesi için ailelere yardımcı olabilecek sosyal kurumlar hakkında veri ve bilgilere yer verin.
Daha önce pek çok cinsel istismar davasında avukatlık yapmış olan İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin’e göre, Türkiye’de cinsel istismar davalarının sıklıkla cezasızlıkla sonuçlanması, kamuoyu baskısı oluşturmayı zorunlu kılıyor. Fakat gazeteciler bunu yaparken dikkatli olmalı. Türkiye’de kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve LGBTİ+ bireylere yönelik cinayetlerde haberlerin çoğunlukla mağdur üzerinden yapıldığına dikkat çeken Keskin, bunun faillerin isteyerek ya da istemeyerek korunmasına yol açtığını ifade ediyor. Çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarının haberleştirilmesi sırasında verilen ayrıntıların da çocukların hayatlarının geri kalanını olumsuz yönde etkilediğini anlatan Keskin’e göre, bu tür haberlerde fail üzerinden gidilmesi gerekiyor:
“Bir çocuk daha sonra büyüyor ve geçmişteki o haberlerle anılmak korkunç derecede rahatsız ediyor onu. O nedenle her şeyden önce onların bir birey olarak kendileriyle ilgili yapılmış bu haberlerden nasıl rahatsızlık duyacaklarını düşünmek gerekiyor.
Hiçbir şekilde o haberleri ne görmek ne duymak istiyorlar, hayatlarında kendileri için bir engel olarak görüyorlar. Belki biz iyi bir şey yaptığımızı düşünüyoruz. Tabii ki bu haberlerin bir şekilde kamuoyuna yansıması; özellikle bu kadar erkek egemen, feodal, homofobik bir yargının söz konusu olduğu bir coğrafyada kamuoyuna çok ihtiyaç var. Çocuk istismarı davalarında da böyle. Belki iyi niyetle yapılıyor tüm bunlar ama ileride o çocukların hayatında çok büyük bir travma oluşturuyor; ben kendi deneyimlerimle bu fikre sahip oldum.”