Eğitim İzleme Raporu: Eğitimin İçeriği

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Ekim 2019 Türkçe
Facebook Twitter

Eğitim Reformu Girişimi (ERG)

Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) beş dosya halinde yayınlamaya başladığı Eğitim İzleme Raporu 2019’un “Eğitimin İçeriği Raporu”, bugün bir panel ile kamuoyuyla paylaşıldı. İlk dosya, Eğitim Yönetişimi ve Finansmanı Raporu olarak geçen mayıs ayında yayınlanmıştı.

Raporda, yeni ortaöğretim tasarımı, mesleki ve teknik eğitim, ölçme ve değerlendirme, temel eğitimde beceri kazanımı, toplumsal cinsiyet eşitliği ve okullarda demokrasi kültürünün oluşturulmasıyla ilgili değerlendirmeler yer alıyor.

ERG Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık ve ERG Araştırmacısı Merve Mert raporun sunumunu gerçekleştirirken, Doç. Dr. Yelkin Diker Coşkun (Yeditepe Üniversitesi) ve Dr. Atike Zeynep Kılıç (Başka Bir Okul Mümkün Derneği) konuşmacı olarak yer aldı.

Merve Mert, ortaöğretime erişimin önemli olduğunu belirterek, yüzde yüze ulaşma hedefinden hala uzak olunduğunu aktardı. Okula erişmenin okula devam anlamına gelmediğini söyleyen Mert, 9. sınıfın tekrarın en çok olduğu kademe olduğunu söyledi.

“Sınıf tekrarı en yüksek 9. sınıf kademesinde”

“Türkiye’de ortaöğretimde erişim 2018-19 eğitim yılında yüzde 84,2’de kaldı. 14-17 yaş arasındaki her 100 çocuktan 12’si eğitimin dışında. Sınıf tekrarının en yüksek olduğu kademe 9. sınıf olurken, devamsızlık oranları da arttı. En yüksek devamsızlık yüzde 44 ile mesleki ve teknik eğitimde gerçekleşti.”

“Öğrencilerin alması gereken zorunlu ders sayısında azalma görülüyor tasarımda, esnek ders seçme güzel bir durum ama bununla birlikte okul imkanlarına da bakmak lazım. Ders içerikleriyle ilgili net bir bilgiye sahip değiliz. Bütüncül değerlendirme yapmak için bu bir engel.”

Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğine değinen Meltem Arık, bunun devletin yükümlülüğünde olduğunu söyledi.

Erişimde önemli adımların atıldığını ama toplumsal cinsiyet eşitliği konusunun eğitimin genelinde gerilediğini belirten Arık, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin risklerinden birinin okul terki olduğunu dile getirerek, “Okul terkinde kız çocukları için ailesinin istememesi, evlenme, oğlanlarda çalışmak zorunda olma terkin sebepleri. Okul, hiçbir şekilde ayrımcılığın yeniden üretildiği bir yer olamaz” dedi.

Öte yandan Canan Aratemur Çimen ve Dr. Sezen Bayhan’ın araştırmasını dayanak göstererek toplumsal cinsiyet eşitliği açısından ders kitaplarında; kadınların edilgen gösterildiği, çoğunlukla anne olarak görüldüğü, “erdemlilik”in erkek üzerinden değerlendirildiği, milli kültür özcü bir yaklaşımın olduğu, gelenek ve göreneklerin oldukça cinsiyetçi bir bakış açısıyla yer aldığını kaydetti.

“2021’i depremi bekler gibi beklemeyelim”

Diker-Coşkun ise ölçme ve değerlendirmeye takılı kalarak toplumsal başarıyı geride bırakıldığının altını çizdi ve şunları söyledi:

“Eğitimdeki amacımız çocukların yeteneklerini ortaya koyabileceği bir eğitim ortamı yaratmak.

“Yeni ortaöğretim programı tasarısında yeni dersler tanımlanmış. Ama bunları hayata nasıl geçirilecek sorusunu akıllara getiriyor.

“Örneğin yapay zeka dersi konulmuş. Bunu kim verecek? Başka bir alandaki öğretmenler buraya kaydırılacaksa pek verimli olmayabilir. Etkili bir şekilde tanımlanması gerekiyor. Mesela bilgi kuramı dersi bizi heyecanlandırdı. Ancak bu dersi kim verecek? Felsefe öğretmeni mi, yoksa boşta olan bir öğretmen mi?

“Okulun ve öğretmenlerin öğretim programlarındaki düzeyi ve rolü artmalı. Öğretmenlerin eli değmeli, düzenlemelerde payı artmalı. Aktif, yaşayan programlar haline getirmeli programlar. Yeni dersleri verecek öğretmenlerin çok hızlı bir şekilde hazırlanması gerekiyor. Öğretim programlarının tasarımı kadar öğretmen eğitimini, hizmet içi eğitimini de önemsiyoruz.

“2021 yılına daha iki sene var diye düşünmeyelim, depremi bekler gibi beklemeyelim. iki sene sonra bu gelecek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırlanmasında dış paydaşlar olarak böyle bir beklentimiz olduğu vurgulamamız gerekiyor.”

“Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi açısından geriye gidildi”

Kılıç ise çocuk hakları bağlamında eğitimde toplumsal cinsiyete ilişkin çalışmaların oldukça önemli olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

“Okul, aile dışında çocuğun kendini var edebildiği en temel alan. Bu nedenle okulun çocuğa sunduğu özgürleşme alanının içinde cinsiyet eşitliği olmazsa olmaz.”

Hem Bakanlık hem de sivil katılım açısından toplumsal cinsiyet eşitliği alanında atılımlar olsa da genel olarak bakıldığında izleme, veri toplama ve sürdürülebilirlik açısından geriye düşüldüğünü ekledi.

Toplumsal cinsiyet eşitliği açısından geri adım atıldığını aktaran Kılıç, “Çocuklardan bu konuda anlamlı veri toplayamıyor ve geribildirim alamıyoruz. Oysa, izleme çalışmalarının temelinde çocukların görüşlerine de yer vermek, politika üretme sorumluluğunu üstlenen bizlere önemli yollar açacak” dedi.